Peygamber Efendimiz (asm) ne ile sınandı?

Sinan Bey: “Allah (cc) Nuh’u sel ile İbrahim’i ateş ile Yusuf’u ayrılık ile Harun’u ihanet ile Yunus’u sabır ile sınadı. Peygamber Efendimiz (asm)’i ne ile sınadı?”

PEYGAMBERLER AĞIR İMTİHANLARDAN GEÇMİŞLERDİR  

Bütün Peygamberler en ağır imtihanlardan geçmişler, bu imtihanlarla savaşırken kayırılmamışlar, kendilerine imtiyaz tanınmamıştır.

Nuh Aleyhisselam sadece sel ile değil, kavminin barbarlığı, küfrü ve ilkelliği ile de sınanmıştır. İbrahim Aleyhisselam sadece ateş ile değil, kavminin inkârı, putperestliği ile, Nemrut’un zorbalıkları ile, can ciğer evladı ile, ayrılıklarla da sınanmıştır.

Yusuf Aleyhisselam sadece ayrılıkla değil, baba hasreti ile, Züleyha ile, yalan ve ithamlarla, zindanla ve unutulmakla, makam ve mevki ile, şan, mal ve cah ile de sınanmıştır. Harun Aleyhisselam sadece ihanetle değil, Firavun’un çeşitli entrikalarıyla, kavminin itikatsızlığı ve sadakatsizliği ile de sınanmıştır.

Yunus Aleyhisselam sadece sabır ile değil, kavminin inançsızlığı ve tevekkülsüzlüğü ile, samimiyetle, denizin, gecenin ve balığın aleyhinde ittifakıyla, balığın karnında yalnızlık, ümitsizlik ve çaresizlikle, rahmetten uzaklaşma korkusuyla da sınanmıştır.

İMTİHANDA TEK BAŞINA   

Hazret-i Muhammed’e (asm) gelince… Önceki Peygamberlerin sınandığı hemen her imtihan Hazret-i Muhammed’in (asm) tek başına başından geçmiştir. Hayata baba ve anne hasretiyle başlamıştır. Peygamberliğe doğup büyüdüğü şehir olan Mekke’de başlamış, ama gençliğinde kendisine “Muhammedül-Emin” diyen hemen bütün nazarların ihanetiyle karşılaşmıştır. Kendisine yalancı, sihirbaz, deli demişlerdir. Kavminin 12 sene inkârıyla ve çok sert muameleleriyle karşılaşmıştır.

OKU:   Allah Hazret-i îsâ’yı katına yükseltmiştir

Mekke’de sayıları henüz kırk civarında iken üç yıl boyunca müşriklerin boykotlarıyla karşılaştılar. Müşrikler Müslümanlarla her yönden ilişkileri koparmışlar, onları açlığa ve yalnızlığa mahkûm etmişlerdir.

EY DAĞ! SEN YIKILIRDIN 

Peygamberliğin onuncu senesinde Peygamber Efendimizin (asm) önce dört yaşında bulunan biricik oğlu Kasım, ardından yine mübarek oğlu Abdullah öldüler. Ardı ardına gelen evlat ölümleri Peygamber Efendimiz’i (asm) çok sarstı. Müşrikler, ‘Muhammed’in nesli kesilmiştir” dediler. Cenab-ı Allah Kevser Suresini indirerek Peygamberini teselli etti. Bu surede, “Asıl soyu kesik, o sana buğz edenlerdir.”1 Buyurdu.

Evlat acısı henüz dinmemişti ki, çok dayandığı ve müşriklere karşı kendisini ölümüne himaye eden merhametli amca Ebu Talip ölüverdi. Ebu Talib’in İslamiyet ile müşerref olmadan ölmüş olması Peygamber Efendimiz’i adeta yıktı.

Henüz amca acısı çok tazeyken, üç gün sonra sadık ve vefakâr eşi Hazret-i Hatice öldü. Peşpeşe gelen ölümler dayanılmazdı. Peygamber Efendimiz bu acısını dağa doğru şöyle fısıldadı: “Ey dağ! Benim başıma gelen sana gelseydi dayanamaz, yıkılırdın! Bu musibetlerden hangisine yanacağımı bilemiyorum!” buyurdu.

Bütün hüzünlerin toplandığı bu 620 yılına hüzün yılı dendi.

PEK BÜYÜK HUSUMET KARŞISINDA 

Peygamber Efendimiz (asm) artık korumasız kalmıştı. Müşrikler işkencelerini ve hakaretlerini ölümüne artırdılar. Efendimiz (asm) göz açamaz hale geldi.

Peygamberimiz (asm) belki kendisine yeni inananlar olur ümidiyle Mekke yakınlarında bir kasaba olan Taif’e gitti. Tebliğini Taif’te yaptı. Fakat Taif’liler Mekkelilerden kaba ve anlayışsız çıkmışlardı. O’nu taşladılar. Mübarek ayakları topuklarına kadar kan içinde kaldı. Peygamber Efendimiz (asm) bir bağ evine sığındı. Orada ellerini açtı ve dua etti: “Allah’ım! Kuvvetsiz ve çaresiz kaldım, halk nazarında hor ve hakir görüldüm. Senin gazabına uğramaktan, rızana uzak kalmaktan Sana sığınırım! Affını dilerim.”

OKU:   Peygamberlerin ismet sıfatı

Mekke bütün bir facia gibiydi. Peygamber Efendimiz (asm) Medine’den gelen heyetlerin çağrısını kabul etti ve Müslümanlarla birlikte o çok sevdiği Mekke’den ayrıldı. Bu O’na çok ağır gelmişti.

Medine’de on yıl içinde Müslümanlık hızla yayıldı. Fakat Medine döneminde de Müşriklerle yapılan savaşların her birisi birer facia gibiydi. Hazret-i Muhammed (asm), Peygamberliği süresince “pek büyük husumet karşısında” (Kevser Suresi: 3) kaldı, ama metanetini asla kaybetmedi. Görevini Allah’ın inayetiyle eksiksiz tamamladı.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir