Hazret-i Muhammed’in (asm) sair mu’cizeleri

Karadeniz Ereğli’den Celalettin Gültekin: “Kur’ân, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmın mu’cizesidir sözünü nasıl anlamalıyız?”

Hazret-i Muhammed’in (asm) mu’cizeleri üç grupta inceleniyor:

1. Manevî mu’cizeleri

Kur’ân-ı Kerîm, Peygamber Efendimizin (asm) en büyük mu’cizesidir. Peygamber Efendimizin (asm) diğer mu’cizeleri sadece kendisiyle yaşayanlar tarafından görüldüğü ve kendinden sonra bittiği hâlde, Kur’ân-ı Kerîm kıyamete kadar bitmeyecek ve insanlarca görülecek bir mu’cizedir. Peygamber Efendimiz (asm) bir hadislerinde, “Hiçbir peygamber yoktur ki, onlara kendi zamanlarındaki insanların anlayışlarına uygun bir mu’cize verilmiş olmasın. Bana mu’cize olarak verilen ise, Allah’ın bana vahyettiği Kur’ân’dır.” 1 buyurmuştur.

Hazret-i Muhammed’in (asm) peygamberliğine en açık delil hükmünde olan Kur’ân, hem lâfız hem de mana itibarıyla mu’cizedir. Nitekim o, Arap edebiyatının zirvede olduğu bir çağda inmiş, edebiyatçılara, “Âyetlere benzer bir söz yazın.” diye meydan okumuş, fakat dost-düşman hiçbir edebiyatçı, ne şiir ne de düz yazı alanında Kur’ân’ın âyetlerine benzer bir söz yazamamıştır. Kur’ân, üstün üslûbu, yüksek ifade tarzı, benzersiz nazım değeri, eşsiz fesahati ve belâgati ile, bütün edebiyatçıları ve şairleri âciz bırakmıştır. Hattâ nice şairleri hayran bırakmış ve kendisine secde ettirmiştir.

Kur’ân, mana itibarıyla da mu’cizedir. Ümmî olan ve okuma yazma bilmeyen bir peygamberin Allah’tan aldığı vahiyden ibaret olan bu yüce kitap, bütün insanlara en yüksek hakikatleri ders vermektedir, bütün ilimlerin anahtarını içinde barındırmaktadır, pozitif bilimlerin sonradan ulaştığı birçok gerçeği önceden bildirmiştir. Hiçbir ilim adamı, Kur’ân’ın hiçbir değerini eleştirememiştir. Ve Kur’ân’ın her bir değeri bugün bütün insanlıkça onurla paylaşılmakta, yaşanmaktadır.

OKU:   Âmentü hakkında

2. Hissî mu’cizeler

Peygamber Efendimiz (asm), her peygamber gibi, yaşadığı dönemde, o dönem yaşayan insanların çeşitli duyu organlarıyla görüp algılayabilecekleri biçimde de mu’cizeler göstermiştir. Bu tür mu’cizelere “hissî mu’cizeler” denmiştir.

Hissî mu’cizelere örnek olarak fevkalâde güzel ahlâkı gösterilebileceği gibi, “taşın ve ağacın konuşması, ayın ikiye bölünmesi, mübarek parmaklarından çeşme gibi suyun akması, az yiyeceğin bereketle çoğalması, kuru hurma kütüğünün ağlaması” gibi varlıklar cinsinden mu’cizeler de gösterilebilir.

3. Haberî mu’cizeler

Okuma yazma bilmeyen ve tarih okumayan bir insan olarak Peygamber Efendimizin (asm) geçmişten ve gelecekten verdiği gaybî haberlerde hiçbir yanlışın olmaması da eşsiz bir mu’cizedir. Çünkü O Rabbinden bilgi alıyor ve en doğrusunu alıyor.

Bediüzzaman’ın tasnifi

Hazret-i Muhammed’in (asm) mu’cizeleriyle ilgili olarak Bediüzzaman’ın yaptığı tasnif ise şöyledir:

Peygamber Efendimizin (asm) peygamberliğinin delili iki kısımdır:

1. “İrhasat” denilen, peygamberliğinden önce ve doğumu esnasında zuhur eden harikulade hâllerdir. 2

2. Sair mu’cizelerdir.

Şu ikinci kısım da iki kısımdır:

1. Kendisinden sonra, fakat peygamberliğiyle bağlantılı olarak meydana gelen harikalardır.

2. Kendi yaşadığı Saadet Asrı’nda mazhar olduğu mu’cizelerdir.

Şu ikinci kısım da iki kısımdır:

1. Zatında, sîretinde, suretinde, ahlâkında, kemalinde zuhur eden harikalardır.

2. Diğer afakî, haricî ve kendi şahsıyla bağlantılı olmayan şeylerde mazhar olduğu mu’cizelerdir.

Şu ikinci kısım da iki kısımdır:

1. Kur’ân’la alâkalı manevî mu’cizelerdir.

2. Maddî ve varlıklarla alâkalı mu’cizelerdir.

OKU:   Kutlu Doğuma binler tebrikler

Şu ikinci kısım da iki kısımdır:

1. Peygamberlik vaktinde, ehl-i küfrün inadını kırmak veya ehl-i İslâm’ın imanını ziyadeleştirmek için zuhura gelen harikulâde mu’cizelerdir. “Şakk-ı kamer, parmağından suyun akması, az yemekle çokları doyurması, hayvan, ağaç ve taşın konuşması” gibi çok çeşitli mu’cizeler bu nevidendir.

2. İstikbale ait ihbar ettiği hadiselerdir. Ki Cenab-ı Allah ona bildirmiş, o da haber vermiş, haber verdiği gibi de çıkmıştır. 3

Dipnotlar:
1- Buharî, İ’tisam, 1.
2- Bediüzzaman, Mektubat, s. 92.
3- Bediüzzaman, Mektubat, s. 93.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir