Müsbet hareket nedir, ne değildir?

Kur’ân buyuruyor ki: “Fitne öldürmekten daha fenadır.”1

Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Fitne uykudadır. Uyandırana lânet olsun!”

Bediüzzaman’ın âlem-i İslâm’a “fitne karşısında davranış modeli” olarak sunduğu müsbet hareketin Asr-ı Saadet ve Hulefa-i Raşidin köklerini araştırmaya devam ediyoruz.

1- HENDEK ŞAVAŞI

Adı savaş. Ama koca bir şehrin hendek kazılarak savunulduğu için ölümün neredeyse olmadığı (Müşriklerden 4, Müslümanlardan 5 kayıp) bir savaş! Zafer Müslümanlarındır!

2- MEKKE’NİN FETHİ

Bu da bir savaştır. Yirmi yıldan beri İslâm düşmanlarının yuvalandığı bir şehre giriliyor. Bu şehir halkı, öyle bir düşman halktı ki, Peygamber Efendimiz’in (asm) dâvâsını tanımamış ve onu doğduğu ana yurdundan çıkarmıştı. Şimdi bu şehre giriliyordu.

Şehre girerken Peygamber Efendimiz’in (asm) emri şöyle idi:

“Size karşı konulmadıkça, size saldırılmadıkça, hiç kimseyle çarpışmayacaksınız. Hiç kimseyi öldürmeyeceksiniz!”

Ve aynen bu emirde olduğu gibi Mekke’ye üç koldan girildi. 15-20 kişiyi geçmeyen bir ölümle koca şehir teslim alındı.

Hz. Osman’ın (ra) MüsBet Hareketi

Hz. Osman’ın (ra) halifeliğinin 11. yılında olaylar tırmanışa geçiyor. Basra’dan, Kufe’den, Mısır’dan gelen fitneciler iki aydır Medine’deler. Medine’de bir kaos, bir kargaşa yaşanıyor. Halife Hz. Osman (ra) sahabelerden askerî yardım istemiyor. Kölelerine hiç kimseyle çarpışmayacaksınız diye emrediyor. İşi rıfk ve hilm ile çözmeye çabalıyor. Bu arada koruması olmaksızın Mescid-i Nebevî’de namaz kıldırmaya devam ediyor. Fitnenin ve isyanın ayyuka çıktığı günlerde Hz. Ali (ra) yardım teklif ediyor. Hz. Ali’nin oğlu Hasan, Zeyd bin Sabit, Ebu Hüreyre (ra) gibi sahabeler isyancılarla çarpışmaya hazırlanıyorlar. Fakat Hz. Osman (ra) çatışma istemiyor. Kendisini savunmaya gelenlere, “Evlerinize gidiniz!” diyor. Kan dökülmesine rıza göstermiyor.

OKU:   Allah nâmına almak

Fakat olaylar şiddetleniyor. Fitne galip geliyor ve Hz. Osman (ra) şehit ediliyor.

Hz. Ali’nin (ra) MüsBet Hareketi

Fitne o kadar şiddetli, isyancılar o kadar küstahlaşmışlardır ki, Hz. Osman şehid edilince cenazesine üç gün ulaşılamıyor. Devlet günlerce başsız kalıyor. İsyancılar inisiyatifi ellerinden bırakmıyorlar ve Medine’de bir kaos hakim oluyor.

Nihayet Bedir gazileri toplanarak halifeyi seçiyorlar. Dördüncü Halife Hz. Ali’dir.

Hz. Ali (ra) halife seçildiğinde kendisini fitne çemberinin içinde bulmuştur. Hz. Osman’ın katilleri bulunup cezalandırılması gerekiyordu. Fakat fitneciler Medine’yi öyle sarmışlardı ki, gerçek bir adaletle katilin bulunmasına imkân yoktu. Şüphelilerin öldürülmesi ise adalet-i mahzaya uygun düşmezdi. Dolayısıyla Hz. Ali (ra), gerçek katilin bulunması işini ortalığın yatışması için erteledi. Fakat bu içtihat, fitnenin artmasına yol açtı.

Hz. Ali (ra) Sıffîn’de Muaviye ordusu ile karşılaşınca, Müslüman kanı dökmekten kaçınarak işin sulh ile neticelenmesi için defalarca elçiler gönderdi. Fakat cevap alamadı. Nihayet kendisi halife iken işi hakemlerin müzakerelerine bırakmaya razı oldu. Muaviye’nin hakemi Amr bin Sad da desiselerle hâkemlikte söz hakkını eline geçirdi ve Hz. Ali’yi (ra) halifelikten azledip Muaviye’yi halife tayin ediverdi.

Hz. Ali bu fitneler içinde halkı sükûnete dâvet etmekten başka bir şiddete girişmedi. Çünkü hilâfetin müsbet hareket anlayışı, saltanat gibi ezici güçler kullanmanıza izin vermiyordu.

Hz. Hasan’ın MüsBet Hareketi

Hz. Ali (ra) fitneci bir güruhun eliyle şehit edilince Mekke, Medine, Hicaz, Yemen ve İran ahalisi Kûfe’de Hz. Hasan’a biat ettiler. Şam ve Mısır ahalisi de halife olarak Muaviye’ye biat etmişlerdi.

OKU:   Kur´ân, noktası virgülüne vahiy eseridir

Muaviye Hz. Hasan’dan biat almak için Kûfe’ye büyük bir ordu gönderdi. Kırk bin kişilik bir ordu da Hz. Hasan’a destek vermeye hazırdı. Fakat Hz. Hasan oluk oluk Müslüman kanı akmasından korkarak, altı ay gibi kısa bir müddet halifelikten sonra halifelikten çekildi. Böylece saltanat devri de başlamış oldu.

Hz. Hasan’ın halifelikten çekilmesiyle, Peygamberimiz’in (asm): “Benden sonra hilafet otuz senedir. Ondan sonra hükümdarlık ve saltanat gelir” sözüyle, “Benim oğlum seyittir. Onunla Cenâb-ı Hak iki İslâm ordusunun arasını düzeltir” haberi gerçekleşmiş oluyordu.

Dipnotlar.
1. Bakara Sûresi: 191.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir