Fitneye fitneyle cevap verilmez

Muhammed Nur Zengin: “Müsbet hareketi metot kabul etmiş bir Nur Talebesine edilmiş bir itirazda şöyle deniyor: Farz edelim ki ortamda terör var ve bu teröristler sınır tanımayıp en mahremlerimiz olan ev ve canımıza kast edecek derecede şiddetlenmiş. Evimizde gelip bize silâh doğrultup canımızı alacaklar ve bu yüzden vefat edenler var iken bizim kendimizi müdafaa edip (dâhilde) savaşmamız lâzım gelmez mi? ama ‘Müsbet hareket’çiler böyle düşünmeyip pasif duruyorlar hatta öldürülmeye gelseler ellerini kaldırmayacaklar. Müsbet hareketin bu duruma bakışı nasıldır.”

Asla Silahına Davranma

Verdiğiniz örnek tamamen bir ahir zaman sahnesini canlandırıyor. Böyle terörle, şiddetle, silâhla vandallığın zirve yaptığı dönemlerde Müslümana düşen davranışın vandallığa vandallıkla cevap vermek değil; ölümüne de olsa müsbet hareket etmek olduğunu bizzat Peygamber Efendimiz (asm) beyan ediyor. Dolayısıyla müsbet hareket bir Peygamber emridir. Bir Nurcu bu çizgiyi korumakla, bu yüzden ölse bile, Sünnet-i Seniyyeyi ihya etmiş olarak ölecek, –inşallah- şehit olacaktır.

Nitekim Peygamber Efendimiz (asm) buyuruyor ki: “Kıyametten hemen önce karanlık gecenin parçaları gibi fitneler olacak. Kişi o fitnelerde mü’min olarak sabaha erer, akşama kâfir olur; mü’min olarak akşama erer, sabaha kâfir çıkar. O fitnede oturan, ayakta durandan; ayakta duran, yürüyenden; yürüyen koşandan hayırlıdır. Öyleyse yaylarınızı kırın, kirişlerinizi parçalayın, kılıçlarınızı taşa vurun. Sizden birinin evine girerlerse Hz. Âdem’in (as) iki oğlundan hayırlısı olsun (ölen olun, öldüren olmayın) Kim fitne içinde kalırsa, ondan uzak dursun. Bir iltica yeri bulursa ona sığınsın.”1

OKU:   Tevekkül ve kendine güvenme hissi

“Ey Ebu Zer! Fitne zamanında taşların kanla boğulduğunu görsen, evine dön.”

“Ya Rasulallah! Kılıcımı alıp çıkmayayım mı?”

“Sakın! Böyle yaparsan fitnecilere sen de karışırsın!”

“Peki, bana ne emredersiniz?”

“Evine çekilmeni tavsiye ederim.”

“Evime girerlerse?”

“Asla kılıcına davranma! Vurmaktansa elbiseni yüzüne ört! Gelen –şayet seni öldürürse- hem senin günahınla, hem kendi günahıyla dönüp gitsin.”2

Asr-ı Saadette Müsbet Çizgi

Peygamberimiz Efendimiz (asm) Taif’in serseri gençlerince taşlanmış ve mübarek vücudu kanlar içinde kalmıştı. Allah’ın gayretine dokunmuş bir tablodur.

Derhal inen ve eğer isterse Taif’lileri helâk edeceklerini haber veren meleklere, Peygamber Efendimiz (asm):

“Hayır! Ben helâk edici değilim. Ben rahmet Peygamberiyim. Onlar anlamadılar. Ola ki onların sulbünden gelenler anlar.” buyurdular ve Taif’lilerin hidayetleri için duâ ettiler.

Mekke dönemi de, Medine dönemi de müsbet hareketin önemli birer modelidir: Özellikle Mekke döneminde Peygamber Efendimiz (asm) dayanılmaz işkencelere, zulümlere, hakaretlere maruz bırakılmıştır.

Ama sabırdan, hilmden, teenniden, yumuşak huydan, kırıcı olmayan tatlı sözden, kucaklayıcı ve şefkatli bir yaklaşımdan ayrılmamıştır.

Müsbet Hareket Bizim Şiarımızdır

Müsbet hareket, asrımızın sosyal, siyasî ve dinî çalkantılarına, fitnelerine ve zındıka komitelerinin dayanılmaz plân ve saldırılarına karşı Bediüzzaman’ın Kur’ân’dan ve sünnetten aldığı, uyguladığı ve âlem-i İslâm’a tavsiye ettiği bir pozitif duruşu ifade eder.

Nur Talebeleri bu pozitif duruşu Bediüzzaman döneminde gösterdikleri gibi, Bediüzzaman’dan sonra da bütün zor günlerde müsbet hareketten sapmamışlar ve davranışlarıyla müsbet hareketin sembolü olmuşlardır.

OKU:   Tenkit üzerine

Bu duruş pasiflik, korkaklık, gayretsizlik değil; sünnette ifadesini bulan müsbet hareket duruşudur!

Bediüzzaman bu duruşu şöyle özetliyor: “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfi hareket değildir. Rıza-yı İlâhîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet İman hizmeti içinde her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.”3

Dipnotlar:
1- Buhari VIII, 92; Tefsiru’l-Kur’ân-i’l-Azim II, 43; İbn-i Mace, II, 3961; Ebu Davud, Fiten 2, (4259, 4262); Tirmizî, Fiten 33, (2205).
2- Ebu Davud, Fiten 2, (4261); İbnu Mace, Fiten 10, (3958).
3- Emirdağ Lâhikası s. 455.

Günün Duâsı

Ey bütün mahlûkatı terbiye eden! Ey kelâmıyla ve fiilleriyle hak olduğunu ibraz eden! Ey bir olan ve birliğini esmasının sayısız tecellileriyle gösteren Allah’ım! Kandan, kinden, ateşten, adavetten, menfi hareketlerden Sana sığınırız! Ehadiyetinin, Vahidiyetinin, Hakkaniyetinin, Rububiyetinin ve Rahmetinin hakkı için ülkemizi ve Âlem-i İslâm’ı zalimlerin satranç oyunlarından koru! Âmin.

Benzer konuda makaleler:

OKU:   İman hizmetinde hüsn-ü zan

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir