Müsbet hareket nedir, ne değildir?

YENİLGİ ZANNEDİLEN BÜYÜK FETİH: HUDEYBİYE BARIŞ ANLAŞMASI

Dünkü yazımızda Bediüzzaman’ın müsbet hareket çizgisinin kodlarını ve köklerini Asr-ı Saadette, bilhassa cihadın emrolunduğu Medine döneminde arayacağımızı ifade etmiştik.

Medine döneminde hicretin 6. yılında bir Hudeybiye Barış Anlaşması vardır ki, olay esnasında Peygamber Efendimiz’in (asm) tavrı sahabeleri feverandan feverana sürüklemiş, mağlûbiyet ve izzetsizlik zannedilmiş; fakat hemen ardından bu anlaşmanın İslâm’ın en büyük inkişafına ve fethine vesile olduğu görülmüştür. Müzakere süresince vahiy karşısında fevri çıkışlar sergileyen sahabe, vahyin müsbet çizgisinin isabetini anlamış ve bir cezaya uğramadıklarına şükretmişlerdir. Bu anlaşmayı fetihlerin en büyüğü kılan müsbet çizgiye ve ardından adım adım gelen büyük zafere sahabeler de şaşırmışlardır.

BÜYÜK FETHE DOĞRU

Peygamber Efendimiz (asm) 1500 sahabesiyle umre yapmak niyetiyle ve müjdesiyle Medine’den yola çıktılar. Hudeybiye’de konakladılar ve Peygamberimiz (asm) Mekke’ye elçi göndererek niyetlerinin savaşmak olmadığını, izin verilirse umre yapıp çıkacaklarını haber verdi. Mekkeliler ise buna izin vermediler ve bir heyet gönderdiler. Peygamberimiz (asm) Mekke heyeti ile bir anlaşma yaptı. Kâtip Hz. Ali (ra) idi. Peygamberimiz (asm) metne başlarken: “Bismillahirrahmanirrahim yaz.” buyurdu. Mekke heyeti reisi Süheyl: “Bu ibareyi ben tanımıyorum. Bismikellahümme yaz” dedi. Peygamberimiz (asm): “Bu da güzeldir. Öyle yaz!” buyurdu. Metin başlangıç cümlesi olarak Peygamberimiz (asm) “Muhammed Resulullah ile…” yaz buyurdu. Süheyl: “Bu olmaz! Eğer biz senin resulullah olduğunu kabul etseydik zaten harp etmezdik. Onu değil, babanın adını yaz” dedi. Peygamberimiz (asm): “Zararı yok! Ey Ali onu sil de, Muhammed bin Abdullah yaz” buyurdu.

OKU:   Eşler arasında istişare

SAHABELERDE TIRMANAN RAHATSIZLIK

Müzakereleri izleyen sahabe, Süheyl’in küstahlığı karşısında giderek öfkeleniyordu. Hz. Ali (ra): “Ben Resulullah kelimesini silemem!” deyince, Peygamberimiz (asm): “Onu bana göster!” buyurdu. Ve kendi eliyle resulullah kelimesini sildi. Yerine Muhammed bin Abdullah yazıldı.

Sahabe arasında rahatsızlıklar tırmanıyordu. Maddelere geçildi. Anlaşmaya göre bu yıl umre yapılmayacak, ancak gelecek yıl sadece 3 gün yapılabilecekti. Mekke’den birisinin Müslüman olması halinde Müslümanlara verilmeyecek, ancak Müslümanlardan birisi Mekke’ye dönmek isterse derhal gönderilecekti. İki taraf 10 yıl süreyle savaşmayacaktı.

Sahabelerden, “Sübhanallah! Bir Müslüman müşriklere nasıl geri verilir?” diye seslerini yükseltenler oldu. Sonra Peygamberimize (asm): “Ya Resulallah! Bu şartı kabul edecek misin?” dediler. Peygamberimiz (asm): “Evet, bizden onlara gidecek olanları Allah bizden uzak etsin! Onlardan bize gelip geri çevireceğimiz kimseleri de muhakkak Allah biliyor! Onlar için elbette bir genişlik, bir çıkar yol verir” buyurdu.1

EBU CENDEL OLAYI

Anlaşma tamamlandı ve imza edilmek üzereydi. Tam bu sırada ayakları zincire vurulmuş birinin “beni kurtarın!” diyerek kendini Müslümanların arasına attığı görülmesin mi? Bu kişi, Süheyl’in oğlu Ebu Cendel’den başkası değildi. Müslüman olduğu için babası tarafından ayaklarından zincire vurulup hapsedilmiş, ama nasılsa bir yolunu bulup kurtulmuş ve zincirini sürükleyerek Mekke’den Hudeybiye’ye kadar gelmişti.

Sahabenin yürekleri dağlandı.

Peygamberimiz (asm) Ebu Cendel’i andlaşmanın dışında tutmayı teklif etti. Süheyl kabul etmedi. Peygamberimiz de (asm) Ebu Cendel’e:

OKU:   Müjdelenen havuz

“Şimdi biz anlaşma maddelerine vefasızlık edemeyiz. Birazcık sabret! Cenâb-ı Hak seni bu belâdan kurtaracaktır!” buyurdu.

Sahabeler bıraksan müşrikleri bir avuç suda boğacak derecede feveran halindeydiler. Hz. Ömer: “Ya Resulallah! Sen Allah’ın resulü değil misin? Biz Allah’ın resulünün yardımcıları değil miyiz?  Bizim dinimiz hak değil mi? Sen beytullahı tavaf edeceğiz demedin mi? Niçin bu zilleti ve hakareti kabul ediyoruz?” diyordu. Peygamberimiz (asm) de: “Evet, ben Allah’ın resulüyüm. Fakat ben Allah’a asi olamam!” buyuruyordu.

VE FETİH MÜJDESİ

Anlaşma yapıldı. Kureyş heyeti gitti. Müslümanlar geri döndüler. Fakat sahabelerde hem mağlûbiyet kırgınlığı, hem umre yapamamış oldukları için üzüntü, hem de itirazvari davranışlarından dolayı kalplerinde korku ve telâş vardı.

Dönüş yolunda Kürâü’l-Gamim mevkiinde Peygamberimize (asm) Fetih Sûresi nazil oldu. Fetih Sûresi Hudeybiye Anlaşmasını büyük fetih olarak niteliyor ve bundan böyle Müslümanlara büyük fetihler müjdeliyordu.

Dipnotlar:
1- Müslim, c. 3, s. 1411.

Benzer konuda makaleler:

OKU:   Kur´ân´ın asıl davetini unutmayalım

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir