“On Muharremin tarihî veya dinî önemi nedir? Bu gün aşûra pişiriliyor. Bunun sebep ve hikmeti nedir? Sünnet midir, örf müdür? Bu gün oruç tutulur mu?”
Hazret-i Âdem Aleyhisselâm zamanından beri müstesnâ bir gün olarak tanınan Muharrem’in onuncu gününe Aşûrâ günü deniyor. Arapça “aşr” veya “âşir” kelimelerinden türetilmiş olan “aşûra,” onuncu gün demektir.
Aşûrâ gününe izâfe edilen bir hayli tarih vardır. Özetlersek; Allah Teâlâ’nın arşı, melekleri, gökleri, yeri ve Hz. Âdem Aleyhisselâm’ı bu gün yarattığı; Hazret-i Âdem Aleyhisselâmın tövbesinin bu gün kabul edildiği; Hazret-i Nuh Aleyhisselâm’ın gemisinin Cûdî dağına bu gün oturduğu; Hazret-i Yûnus Aleyhisselâm’ın balığın karnından bu gün çıkarıldığı; Hazret-i İbrâhim, Hazret-i Mûsâ ve Hazret-i Îsa Aleyhimüsselâm’ın bu gün doğdukları; Hazret-i İbrâhim Aleyhisselâm’ın Nemrut’un ateşinden bu gün kurtulduğu; Hazret-i Yakup Aleyhisselâm’ın oğlu Yûsuf Aleyhisselâm’a bu gün kavuştuğu; Hazret-i Eyüp Aleyhisselâm’ın hastalıktan bu gün şifâ bulduğu; Hazret-i Mûsâ Aleyhisselâm’ın kavminin Firavunun zulmünden bu gün kurtulduğu ve Firavunun bu gün denizde boğulduğu; Hazret-i Dâvud Aleyhisselâm’ın tövbesinin bu gün kabul edildiği; Hazret-i Süleyman Aleyhisselâm’a bu gün mülk verildiği; Hazret-i Îsa Aleyhisselâm’ın bu gün gök yüzüne yükseltildiği rivâyetleri mevcuttur. Bu haberlerden bir kısmının Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm tarafından da doğrulandığı bilinmektedir.
Medîne’ye hicretinden sonra Yahûdîlerin Aşûrâ gününde oruç tuttuklarını gören Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm, kendisi bildiği halde:
“Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahûdîler:
“Bu gün salih bir gündür! Bu gün Allah’ın, Beni İsrâil’i Firavunun elinden kurtardığı gündür! Mûsâ (as), bu İlâhî lütfa şükür için oruç tutmuştur. Bundan dolayı biz de tutarız!” dediler.
Allah Resûlü Aleyhissalâtü Vesselâm da bu haberi yalanlamayarak:
“Biz Mûsâ’nın sünnetini ihya etmeye sizden daha ziyade lâyıkız!” buyurdu, o gün oruç tuttu ve ashaba da oruç tutmalarını emretti.1
Buharî’de, Hazret-i Âişe’den de (ra) şöyle bir rivayet mevcuttur: Câhiliyet devrinde Kureyş Muharremin onuncu gününde (Aşûrâ gününde) oruç tutardı. Hicretten önce Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm da bu gün oruç tuttu. Medine’ye hicretlerinden sonra da Muharremin onuncu günü oruç tutmaya devam etti. Ashaba da bu gün oruç tutmalarını emretti. Ancak Hicretin ikinci senesi Ramazan orucu farz kılınınca Muharremin onuncu günü orucunu bıraktı. Artık dileyen bu orucu tuttu; dileyen tutmadı.2
Hazret-i Âişe’den (ra) bir diğer rivayet de şöyledir: “Ramazan orucu farz kılınmazdan önce Müslümanlar Muharremin onuncu gününde (Aşûrâ gününde) oruç tutarlar ve Kâbe’ye yeni örtü örterlerdi. Cenâb-ı Hak Ramazan orucunu farz kılınca, Allah Resûlü Aleyhissalâtü Vesselâm: “Muharremin onuncu günü orucunu tutmak isteyen yine tutsun; tutmak istemeyen de tutmasın!” buyurdu.3
Hazret-i Nuh (as) zamanından beri bütün Hak dinlerde makbul olan Muharremin onuncu gününde oruç tutmak, Yahûdiler için farz kılınmıştı. Peygamber Efendimiz (asm) önceleri Muharremin onuncu gününde oruç tutmuşsa da, Ramazan orucu farz kılındıktan sonra bırakmış ve Yahûdîlere muhalefet olsun diye bu gün nafile oruç tutmak isteyenlere bir gün önceden bir gün sonraya kadar üç gün oruç tutmalarını tavsiye buyurmuştur.
Netice olarak, Muharremin onuncu günü bir gün önce ve bir gün sonrası ile oruç tutmayı sünnet olarak zikredebiliriz. Bunun dışında Muharremin onuncu gününe mahsus olarak yapılagelen yıkanmak, gözlere sürme çekmek, süslenmek, kına yakmak, bayramlaşmak, hububat ile karışık aşûre pişirmek, sadaka vermek, mescitleri ziyaret etmek, kurban kesmek gibi davranışlar sünnet değil, mubahtır. Muharremin onuncu gününde “aşûre” adıyla bilinen aşı pişirmek ve dağıtmak da mubahtır, örfümüzce benimsenmiş güzel bir âdettir.
Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin (ra), kendisinden Cevşenü’l-Kebîr’i ders aldığını bildirdiği iki imamdan birisi olan4 Hazret-i Hüseyin’in (ra) Kerbelâ’da şehit edilişi de, kaderin bir cilvesidir ki, Hicrî 10 Muharrem 61 yılında vaki olmuştur. Caferilerce Muharremin onuncu gününün matem günü ilân edilmesi bundandır. Fakat on Muharrem gününde aynı acıyı tazelemek adına kendine eza ve cefa yapmak bidattır. Bunun yerine sünnet olan, Hazret-i Hüseyin Efendimizin (ra) ruhuna duâ okumaktır.
Dipnotlar:
1- Sahih-i Buhârî, c. 6, Savm, No: 945.
2- Buhârî, c. 6, Savm, No: 944.
3- Buhârî, c. 6, s. 106.
4- Bediüzzaman, Emirdağ Lâhikası, s. 183.
Benzer konuda makaleler:
- Şehr-i Muharrem’in onuncu günü
- Aşure Günü
- Tarihte On Muharrem
- Aşure Günü
- On Muharrem
- On Muharrem
- Oruç kaç çeşittir?
- Kefaret orucunun hükmü ve kaynağı
- Muharrem ayında oruç
- Şevval orucu kaza ve nafile oruca niyet edilerek tutulur mu?
- Ramazan orucunun kazâsı ne demektir?
- Ramazan orucu borcu
- Oruç borçları
- namazda takke takmak
- Kefaret fidye ile ödenir mi?