Allah´ın yardımını istemek

İzmir/Pınarbaşı’ndan Uğur Tenekeci: “Allah’ım bizi dâvâmızda katında bir ruh ile te’yid eyle” ne demektir? Nasıl bir duâdır? Buna ulaşmanın yolları nelerdir?”

 

Hiçbir alanda duâ kapısı kapalı değildir ve duânın kapsamı sınırsızdır. Hayırlı iş ve etkinliklerimizde Cenâb-ı Hakk’ın emir ve inâyetiyle yardımını talep eden bir duâ metni olan bu ifâde, kendisine peygamberlik görevi verilen Hazret-i Mûsâ’nın (as), bu dâvâda kendisine bir güç, kuvvet ve yardımcı olarak kardeşinin de görevlendirilmesini ve peygamberlik verilmesini içeren duâsından alınmış olmalıdır.

Konuya dayalı âyetler şöyledir: “Hani Rabb’in Mûsâ’ya buyurmuştu: ‘O Firavun kavmi denen zâlimler topluluğuna git. Hâlâ sakınmayacaklar mı?” Mûsâ dedi: “Yâ Rabbi! Onların beni yalanlamasından korkuyorum. Benim göğsüm daralır, dilim tutulur. Onun için Hârûn’a da peygamberlik ver.” (1) Bir diğer âyette de Hazret-i Mûsâ (as): “Kardeşim Hârûn benden güzel konuşur. Onu da yardımcı olarak benimle berâber gönder ki, beni tasdik etsin. Çünkü beni yalanlamalarından endîşe ediyorum.” Allah buyurdu ki: “Kardeşinle gücüne güç katacağız. İkinize mucizelerimizle öyle bir üstünlük vereceğiz ki, hiçbir şekilde size erişemeyecekler. Siz ve size uyanlar galip geleceksiniz.” (2)

Din ve îman hizmetinde istikamet, tutarlılık, güçlü olmak, örnek olmak, başarılı ve verimli olmak önemlidir ve hemen hepsi de duâ neticesinde Allah’ın inâyeti ve yardımıyla ulaşılabilecek kuvvetlerdendir. Güç yetirilmeyen her ihtiyaca ulaşmak için en kısa ve en sağlam yol, duâ ile Allah’a sığınmak ve Allah’tan istemektir. Takdir Allah’ındır. Hüküm Allah’ındır. Emir ve irâde Allah’ındır. Kendi dîninin doğru ve beşerî zaaflardan uzak biçimde neşriyle ilgili hangi yardımların ne zaman verileceğine dayalı plânlama Allah’a aittir. Yardım ve nusret Allah’tandır.

OKU:   Tahiyyât duâsı ve fazîleti

Nitekim Nasr Sûresinde Cenab-ı Hak, “Allah’ın yardımı geldiği ve fetih verildiği zaman, ve insanların bölük bölük Allah’ın dînine girdiğini gördüğün zaman Rabb’ine hamd ederek tesbih et.” (3) buyurmakla, dilediği zaman dîninin neşrine dayalı yardım edebileceğini bildirir.

Çünkü bu dünya ve içinde yaşayanlar Allah’a ait olduğu gibi, bu din de Allah’a aittir. Allah kendi dînine ne zaman ve nasıl yardım edeceğini elbet Kendisi tayin ve takdir eder. Kula düşen ancak duâ etmek, görevini yaparken Allah’ın yardım etmesini istemek, kendine ait kusur ve zaaflarla dînin zarar görmemesini dilemek ve her hal ve şartta bu dînin pâyidar olmasını istemektir. İşte Hazret-i Musâ (as) Cenab-ı Hak’tan bunu istemiş; Cenab-ı Mevlâ da kardeşi Hârun’u peygamber göndermek suretiyle Hazret-i Musâ’nın (as) duâsını kabul ettiğini göstermiştir.

Dipnot:
(1) Şuarâ Sûresi, 26/12, 13;
(2) Kasas Sûresi, 28/34, 35;
(3) Nasr Sûresi, 110/1, 2, 3

Benzer konuda makaleler:

OKU:   Allah yardımını esirgemez

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir