İslâm´da recm meselesinin sahih kaynaklara dayanmadığı doğru mu?

Trabzon’dan Fâtih Menderes: “İslâm’da recm meselesinin sahih kaynaklara dayanmadığı, Tevrat’tan bazı uygulamaların İslâm’a mal edildiği görüşlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?”

Recm konusunda Peygamber Efendimiz Aleyhissalâtü Vesselâm’ın açık beyanları ve yaptığı uygulamaları vardır. Bu konuda başta Buhârî ve Müslim olmak üzere büyük hadis kaynaklarının hemen hepsinde yeterli haber ve delil mevcuttur. Yani recm meselesi sahih kaynaklara dayanmaktadır.

Fakat; evli kişilerin zinâ hükmünü sünnete bırakan Kur’ân’ın, zinâ cezâsını uygulamada dikkate alınacak şâhitler meselesini hükme bağladığını ve diğer hukûkî işlemlerde şâhit sayısını iki olarak belirtmesine rağmen, yalnız bu meselede şâhit sayısını dörde çıkardığını görüyoruz.

Çünkü toplumun ruh, ahlâk, mâneviyat ve âile sağlığı için gerçek bir âfet ve felâket olan bu mesele, bir o kadar da dedikoduya, iftirâya ve sû-i zanlara açık bir alan teşkil etmektedir. Demek Kur’ân, “Sonra dört şahit getirmezlerse…”1 veya, “Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dört şahit getirin”2 yâhut, “Onların (iftiracıların) da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahitler getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler”3 âyetleri ile şahit sayısını dörde çıkararak, bu konuda münakaşa, sû-i zan, iftirâ ve çeşitli huzursuzluk kapılarını tamamen kapamıştır.

Allah Resûlü Aleyhissalâtü Vesselâm da, karısına zinâ isnad eden bir kimseye şöyle buyurmuştur: “Söylediğin sözleri doğrulayacak dört şahit getir. Yoksa senin hakkında iftirâ haddi uygulanır.”4

OKU:   İslâmiyet´te reforma ihtiyaç var mı?

Karakterinde zaten gizlilik bulunan bir günahın tesbiti için gerekli şahitlerin sayı itibariyle iki ile yetinilmeyip dörde çıkarılmasının verdiği açık mesajı iyi okumalıdır. Yani şerîât demek istiyor ki: Bu suç bir fâciâdır. Fakat konu bir o kadar da iftirâya ve sû-i zanna açıktır. Bundan dolayı dört şahit olmadığında bu mesele otomatik olarak cezâ konusu olmaktan düşmektedir. Bu durumda hâkim iddiâcıyı, nâmûslu kişiye iftirâ atmaktan yargılayabilmektedir. Çünkü hukûken ispat edilmedikçe asl’olan kişilerin suçsuzluğudur.

DİPNOTLAR:
(1) Nûr Sûresi, 24/4;
(2) Nisâ Sûresi, 4/15;
(3) Nûr Sûresi, 24/13;
(4) Buhârî, Şehâdât, 21

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir