Tesettür çarşaftan ibaret mi?

İstanbul’dan okuyucumuz: “Bediüzzaman Hazretleri 24. Lem’anın 1. hikmetinde, kadının tesettüründen bahsederken, ‘Ve bir siperi ve kalesi, çarşafı olduğunu gösteriyor’ derken çarşaf kelimesi hangi anlama gelmektedir? Tesettürün çarşaftan ibaret mi olduğunu söylüyor? Açıklayıcı bir bilgi verir misiniz?”

Kur’ân’ın tanımladığı giyim tarzı, ecdadımızca, çarşaf adıyla ve biçimiyle yorumlanmıştır. Oysa, sorudan anlaşıldığı üzere isim üzerinde duracak isek eğer; Kur’ân’ın, çerçevesini çizdiği giyim tarzına verdiği isim çarşaf değil, cilbabdır. Buna bizim kültürümüzde örfen “çarşaf” denmiştir. Şüphesiz çarşafla cilbab kast edilirse bunda bir sakınca yok. Zaten Üstad Bediüzzaman Hazretleri de bu örf terimini cilbab mânâsında aynen kullanmakta bir sakınca görmemiştir.

Fakat bir giyim tarzı olarak, cilbab emrinin ancak çarşaf tarzı ile yerine getirildiğini iddia etmek cilbab mânâsını daraltmak demek olur. İslâmiyet dar bir din değildir. Genel çerçeveyi çizer; ayrıntıyı, zevk ve renk tercihini kişilere bırakır. Genel çerçeveye duyarlı olan insanın, özel tercihini makbul sayar.

Bu çerçevede, çarşafın cilbab mânâsını içerdiğini kabul ediyoruz. Fakat cilbabın sadece çarşaftan ibaret olduğunu söyleyemeyiz. İsimlere ve resimlere takılmamak ve Kur’ân’ın ruhunu esas almak gerekiyor. Vücut hatlarını belli etmeyen çarşaf cilbab mânâsını içerdiği gibi, baş örtüsü ile birlikte baştan ayağa örten bir dış elbise olan pardösü de, köylü kadının vücut hatlarını tamamen kaybeden baş örtüsü, ceketi ve şalvarı da cilbab mânâsını içeriyor. Vücudu tamamen örten ve vücut hatlarını belli etmeyen her dış elbise tarzına cilbab mânâsını vermek mümkündür. Dolayısıyla esas olan, kadının, giyimde ve tesettürde cilbab mânâsını korumasıdır.

OKU:   Bediüzzaman’dan, haramdan koruyan reçeteler

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

One comment

  1. selamun aleyküm

    tesettürün dinen makbul olabilmesi için bazı şartları vardır, onlara dikkat etmek gerekir:

    – Elbisenin vücudu gösterecek tarzda ince olmaması,

    – Nazar-ı dikkati çekecek kadar süslü ve renkli olmaması,

    – Vücudun hatlarını gösterecek şekilde dar olmaması gerekir.
    Vücudun azalarını iyice belli edecek şekilde giyilen dar pantolon ve dar gömlekle namaz sahih olsa da, bakanların dikkatini çekip tahrik edeceğinden dinen helal olmaz. Merhum İbn-i Âbidin de eserinde bu hususa işaret etmektedir.

    Diğer taraftan kadınlar gerekli örtüyü sağlamak zorunda oldukları gibi, erkeklerin dikkatini çekecek bakışlardan, konuşmalardan ve yürüyüş tarzından da sakınmaları gerekir:

    “Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini teşhir etmesinler. Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunan (köleleri), erkeklerden, kadına ihtiyacı kalmamış (cinsî güçten düşmüş) hizmetçiler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye, ayaklarını yere vurmasınlar. Ey müminler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz.” (Nur, 24/31)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir