Tecvitte bir hata mı var?

İbrahim Bey: “Tecvid, harflerin mahreçlerini aslına uygun olarak okumak ise, idğam meal gunne, idğam bila gunne, idğam mütecaniseyn gibi kurallarda harfleri değiştiriyoruz. Kur’ân’ın okunuşunu değiştirmiş olmuyor muyuz? Bu ne derece doğrudur?”

İlim Sabit Değerler Zinciridir

Önce sabitemizle başlayalım: Tecvit bir ilim dalıdır. Binlerce kıraat ve mahreç âliminin elinde yoğrularak gelmiştir. Her bir kuralı bir sabite olmuştur. Yani bin küsur yıldır İslâm ümmetinin elinde artık tartışmasız birer hüküm olmuştur. Bu bir ön yargıya veya zanna yahut evhama dayalı saplantı değildir. İlim saplantı kabul etmez.

Saplantı, bilmediğimiz için, bizim evhama dayalı bilgilerimizdeki kör bağlılıktır. Ama değişmez hüküm haline gelmiş, kanunlaşmış ilmî sabit değerlere bağlılık, saplantı değil, hakikate bağlılıktır, doğru hükümlere bağlılıktır. Bu hükümler bin küsur senedir İslâm ümmetine yettiği gibi, koca dünyaya da yeter, sana, bana da yeter.

Hadis Usûlü ilminden bîhaber, hadisleri yeniden yeniye tefe koyup çalması, dilediği şekilde deforme etmesi cehaletini gösterdiği gibi; bizim de Tecvit gibi bir ilim dalından şüphe duyarak, oradaki okunuş kurallarını “Kur’ân’ı değiştiriyorlar” gibi bir boş korkuya malzeme yapmamız, cehaletimizi gösterir.

İlimsiz bir evhamla Tecvit ile uğraşmaya harcadığımız zamanı, Tecvit’i öğrenmeye harcasak, Kur’ân’ı güzel okuma yolunda bir çabanın içine girmiş olurduk. Bir boş zanna hakikat rengi verdiğimizde ise, yıllar sonra o zannın bir yanlış anlamadan kaynaklandığını öğrensek bile, bir şey kazanmış olmayız.

OKU:   Kur’ân hodri meydan diyor!

Boşa Kürek Çekmemeli

İlimde sabit değerler çoktur. Sabit değerlerle kavga yapmak akla ziyandır. Meselâ dünyanın dönüyor oluşu, yuvarlak oluşu ilimde birer sabit değerdir. Yanlış değerler değildir. Bunu ispat etmenize gerek yoktur. Bundan şüphe duymanıza da gerek yoktur. Böyle durumlarda halk dilinde “Amerika’yı yeniden keşf etmeye gerek yok” sözü kullanılır.

Biz, dünyanın dönüyor oluşu gibi, yuvarlak oluşu gibi ve daha nice sabitelerle yola çıkmış ve bu gün yeni keşiflerle, yeni bilgilerle insanlığa yeni ufuklar açan Fizik, Coğrafya, Jeoloji, Jeofizik, Jeodezi gibi bilimlerin bilgilerinden şüphe etmeyiz. Diğer ilimler de öyledir.

Şüphe normalde olmalı tabiî ki. Ona itirazımız olmaz. Şüphe olmazsa gerçeğe ulaşılmaz. Şüphe olmazsa ilim de yapılmaz. Şüphe olmazsa bir adım ileriye gidemezsiniz. O ayrı mesele! Ancak şüphenin de altı bilgiyle dolu olmalı. Boş şüphe, yahut sabitelerden de şüphe etmek, insana bir kemal sağlamaz ve insana boşa kürek çektirir.

Gelelim Tecvit İlmine

Evet, Kur’ân’ın harflerini mahreçlerine uygun okumak lâzımdır. Tecvit ilmi de bunun için vardır. Arap diline ve Kur’ân’ın okunuşuna dair Tecvit ilminde ifadesini bulmuş bu kurallar zannî değil, ilmîdir.

İdgam bir harfi diğer harfe katmaktır. Yahut önceki harfi yutarak sonraki harfi baskın söylemektir. Görünüşte harfi yutuyorsunuz. Meselâ ye, mim, nun ve vav harfleri, kendilerinden önce sakin nun geldiğinde, sakin nunu yutuyorlar. “Hayran yerah” kelimesi “hayrayyerah” şeklinde okunuyor.

OKU:   Fitne ve ölüm

Harf yutmak her dilde bir bozulma işaretidir, evet. Fakat Tecvit’teki durum böyle değildir. Harfin mahreçten çıkarken bazı durumlarda yutulup, sonraki harfe katılarak, sonraki harfin baskın çıkarılarak okunması, Kur’ân’da bir okunuş kuralıdır.

Başka bir ifadeyle, Cebrail Aleyhisselâm Kur’ân’ı aynen Tecvitteki gibi, gerekli yerlerde idgamlı, gunneli, ihfalı, izharlı okuyarak indirmiştir. Yani bu mahreçler, idgamlar, gunneler ve diğer kurallar arzî değil, semavîdir. Arap dilinde kıraat yapısı böyle gelişmiş ve böyle güzelleşmiştir. Kur’ân da bu kıraat üzerine inmiştir.

Bunu anlamak için Arap diline hâkim olmak lâzımdır.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir