Keşfettim, ama teşhis edemedim

 S.A. rumuzlu okuyucumuz: “Mesnevî-i Nûriye’nin 202. sayfasında Üstad Hazretlerinin, ‘Keşfettim, ama teşhis edemedim’ dediği latîfe nedir?”

Bahsettiğiniz bölümde, Üstad Hazretleri: “İnsanda öyle bir latîfe, öyle bir hâlet vardır ki, o latîfe lisânıyla her ne suâl edilse—velev ki fâsık da olsun—Cenâb-ı Hak, o latîfeye hürmeten o matlûbu yerine getirir. O latîfe pek uzaktan bana göründü ise de, teşhis edemedim”1 diyerek, fâsık da olsa insanda duâların makbul olmasına vesîle olan bir “latîfe ve hal lisanının” bulunduğundan bahseder.

Hazret-i Üstad duânın sırları ile ilgili telif ettiği Yirmi Dördüncü Mektûbun Birinci Zeylinde ise, duâ nevîlerini nazara verir. Burada duâların; 1-Iztırar ve çâresizlik derecesine gelmesi halinde, 2-Fıtrî ihtiyaca tam uygun olması halinde, 3-İstidat ve kabiliyet lisânı ile istenilmesi halinde, 4-Sâfî ve hâlis kalbin lisânıyla yalvarılması halinde “ekseriyet-i mutlak ile makbul” olduğunu beyan eder. Bedîüzzaman, medeniyet hârikaları denilen teknolojik gelişmeleri de, bu nevî duâların makbûliyetine misal gösterir.2 Yine Sözler’de aynı duâ lisanlarına “hal dilini” de ekleyerek, bu lisanlarla yapılan duâlar için, “Cevâd-ı Mutlak’ın isim ve unvânına müteveccih olduğundan, kabûle mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır.” der.3

Demek Hazret-i Üstad Mesnevî-i Nûriye’de çekirdek halinde bahsettiği duâ ile ilgili latîfeyi, Mektûbât’ta ve Sözler’de; 1-Çâresizlik lisânı, 2-Gerçek ihtiyaç lisânı, 3-Kabiliyet lisânı, 4-Hal lisânı ve 5-Sâfî kalp lisânı olarak beş ayrı lisan şeklinde açmış bulunmaktadır.

OKU:   Aklî ve kalbî hastalıklar

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nûriye, s. 202;
2-Mektûbât, s. 290;
3- Sözler, s. 287, 288

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir