Üzerimizdeki zimmet: Kul hakkı

Mustafa Bey: “Bildiğim kadarıyla kul hakkı affedilmiyor. Peki, kul hakkı üzerinde bulunan bir kimse, muhatabını bulamıyorsa veya onunla buluşma, konuşma veya barışma imkânı yoksa (her hangi bir nedenden dolayı) bilmeden kul hakkı üzerinde kalmışsa bu gibi durumlarda nasıl bir hüküm geçerlidir?”

 

Allah katında, üzerimizdeki her hak, hak sahibine ait bir zimmettir. İnsanlara ait zimmetlerle, yani haklarla yaşamamız ise, gerçek bir risktir. Riskle yaşamak, tuzakla yaşamaktan farksız bir tehlikedir. Eğer biz, ayağımızdaki tuzağı çözmeye çalışmaz isek, dünyada veya âhirette bu tuzak ayağımıza muhakkak dolanacak, bizi rehin alacak ve üzerimizde cirminden büyük tahribata neden olacaktır. Bundan kurtuluş yoktur.

Öyleyse, ayağımıza dolanmış bir tuzaktan farksız bulunan kul hakkını nasıl çözeceksek bir an önce çözerek, bu riski aşmalıyız.

Biz çözme gayretinde olursak inşallah Allah yardım eder. Konuşma ve barışma imkânımız yok demek mümkün değildir. Eğer onun hakkı bizde rehinse, bu hak bizi rehin almadan gidip teslim edelim ve helâlleşelim. Muhatap gerçekten bulunamıyorsa veya ölmüşse, varsa varislerine ulaşalım. Varislerine de ulaşamıyorsak hayır kurumlarına sevabı onun namına olmak niyetiyle bağışta bulunalım. Her iki halde de Allah’a tövbe ve istiğfar edelim.

Benzer konuda makaleler:

OKU:   Allah´a tevekkül etmek

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir