Ayşe Hanım: “Beyanat ve Tenvirler’de adı geçen Hindenburg kimdir?”
Daha sonra heyecanla uyanarak, terli ve el pençe yatakta doğrulan Bedîüzzaman, aynı gün ümitle dünyevî başka bir mecliste de sorulan sorulara cevaplar verir. Bu sorular ve cevaplar çerçevesinde neden siyasete karışmadığını, din ile siyaset ilişkilerini, din adına neden siyaset yapılmayacağını, İttihat ve Terakki’nin adamlarının neden Antranik ve Venizelos gibi dış düşmanlarla bir tutulamayacağını verdiği cevaplarla açıklığa kavuşturur.
Burada sorulan sorulardan birisi de, baştan mağlup olacağımızı bile bile İttihat ve Terakki’nin bizi neden bu savaşa soktuğu ile ilgilidir. Bediüzzaman bu soruya verdiği cevapta, Hindenburg gibi dehşetli insanlara göre bile tam anlaşılamamış ve anlatılamamış olan Birinci Dünya Harbinin umumî gayesinin, safi halkımız gibi savaş oyunlarında acemi sayılan kesimlerce anlaşılmasına da imkân bulunmadığını, bu bağlamda fikir zannedilen şeyin, arzudan başka bir şey olmadığını, kişilerin zalimane şahsî intikamlarının, arzuya fikir sureti giydirdiğini kaydeder.1
Hindenburg’un kim olduğuna gelince:
1847’de Poznan’da doğan Alman mareşal ve devlet adamı Hindenburg, Harp Okulunu bitirdikten sonra Prusya Muhafız alayında 1866–1871 savaşlarına katılır. Sonra Harp akademisine girer ve Moltke ve Schlieffen’in bakanlığı sırasında Harbiye Bakanlığında hizmet eder. 1900 Yılında tümgeneral olur. 1903’te Magdeburg’ta 4. Kolordu kumandanlığına getirilir. 1911’de Hannover’de emekliye ayrılır.
Fakat 1914 Ağustos’unda 8. Orduya kumanda eden Von Prittwitz Rus istilâsını durduramayınca, Hindenburg tekrar göreve çağrılır. Hindenburg, Ağustos ayında Tannenberg’te, Eylül ayında Masurenland bataklıklarında Rusları bozguna uğratır. Kasım ayında doğu cephesi başkumandanlığına getirilir. Kış mevsiminde Rusları bir kere daha Masurenland bataklıklarında yener. 1917’de doğu cephesinde Galiçya’da, Piave’de Avusturyalıların yardımına koşar. Kasım’da Romanya ve Rusya ile anlaşma imzalar. 1917–1918 Kışı boyunca tümenlerinin büyük bir kısmını batıya gönderir ve Müttefik cephesine dört ayrı korkunç saldırı gerçekleştirir. Fakat cepheyi yaramaz. 1919’da tekrar Hannover’e çekilir.
Hindenburg 1925’te Almanya’da Cumhurbaşkanı seçilir. Cumhurbaşkanı seçildikten sonra bütün gücüyle Birinci Dünya Savaşına Almanya’nın sebep olmadığını ispat etmeye çalışır. 1930–1933 yıllarında Almanya’da iç karışıklıkların artması üzerine muhafazakâr bir hükümetin kurulmasına yardım eder. Hitler’i başbakanlığa getirir.
Hindenburg, 1934 yılında Doğu Prusya’da ölür. Ölümünden sonra yerine artık başka birisi seçilmez. Çünkü Hitler’le birlikte Cumhurbaşkanlığı ile başbakanlık birleştirilmiştir.2
Dipnotlar:
1- Sünûhât, s. 64-70;
2- Beyanat ve Tenvirler, s. 85
Benzer konuda makaleler:
- İbadetler “taabbüdî´´dirler
- İmanı çalan çelişkili sorulara ne cevap vermeli?
- Said Nursî’yi anlamak bu mudur?
- Bunca mağdur hâlâ neden içeride?
- Karma eğitim yanlışından dönülmelidir
- Kadinin her sözü dinlenir mi?
- Vahdetü’l-vücut ve ölüm
- Vahdetü´l-Vücud ve ölüm
- Müfritane irtibat üzerine
- Uygurlar İnsanlığın son imtihanı!
- Vahdetü´l-Vücud
- Anglikan Kilisesi’nin sorularına cevaplar
- Kur´ân ve medeniyet
- Büyü yapmak
- Müfritane irtibat üzerine