Bazen varlığı da sıkıntılı olan bir değer: Para

Burç Tuğer: “Daha önceden faizle nemalanmış bir tasarrufum var. Fakat faizin haram olduğunu yeni öğrendim. Bu faizi kullanmak istemiyorum. Bana ne tavsiye edersiniz? Bu faizi elimden nasıl çıkarayım?”

Para bu! Hep yokluğu dert sanılır.

Doğrudur: Yokluğunda sıkıntılar yaşanır.

Ama yokluğu beraberinde, eğer kavrayabilirsek, sabır, kanaat, tevekkül, rıza, şükür, memnuniyet gibi yüksek değerler ve güzel ahlâklar taşıyor!

Yokluğun beraberindeki bu değerleri bir fark ettik mi? Bir amel ettik mi?

İşte gerçek varlığa, helâl ve baki zenginliğe o zaman ulaştık demektir.

Çünkü bu değerlerin her birisi birer uhrevî servet, tükenmez kısmet ve baki hazine hükmündedir.

MAL + CAN = VÜCUD

Üstad Said Nursî Hazretleri diyor ki: “Eğer sen, fânî vücudunu, o vücudu sana veren Hâlıkın yolunda fedâ etsen, bal arısı gibi olursun, hadsiz bir nur-u vücud bulursun. Hem, fedâ et; çünkü, şu vücud sende vedîa ve emânettir. Hem O’nun mülküdür, hem O vermiştir. Öyle ise, minnet etmeyerek ve çekinmeyerek fenâ et, fedâ et; tâ bekâ bulsun. Çünkü, nefy-i nefiy ispattır. Yani, yok, yok ise, o vardır; yok, yok olsa, var olur!”1

Burada “vücud” kavramının içine can ile beraber, eğer varsa mal da girer.

Çünkü Kur’ân’ın, Allah yolunda feda etmemizi istediği, Allah’ın müşteri olduğu iki temel varlığımızdan birisi can, diğeri maldır. Ki, Kur’ân şöyle buyuruyor: “Allah, mü’minlerden canlarını ve mallarını, karşılığında onlara Cennet vermek suretiyle satın almıştır.”2

OKU:   Kurban adağı

Can ve mal, vücudu oluşturuyor.

Demek oluyor ki, Hâlıkın yolunda can gibi, mal da feda edilebilmeli.

Gerçi “mal canın yongasıdır” demişler.

Bu sebeple mal vermek, can vermekten çoğu zaman daha zordur!

Ama mal vermekte, sabrı, kanaati, şükrü, tevekkülü, rızayı yaşama güzelliği vardır.

PARANIN VARLIĞINA GELİNCE…

Paranın varlığı ise, aslında yokluğundan çok daha sıkıntılıdır!

Nereden gelmiş? Nasıl gelmiş? Uğrunda namus, iffet, izzet neler verilmiş? Ne getirmiş? İçinde kul hakkı var mı? İçinde faiz gibi, rüşvet gibi, haksız kazanç gibi haram bir unsur var mı?

Kişiye hayır mı, vebal mi taşıyor? Nimet mi, nikmet mi? Hayır mı, şer mi? Bereket mi, sakamet mi?

Nerede harcanacak? Kişinin günahına mı, sevabına mı katkı yapacak? Şımartacak mı, şükre mi sevk edecek? Sadaka ve zekât gibi ibadetlerde hissesi var mı, yok mu? Allah’ın rızasını mı, gazabını mı celp edecek?

Mahşerde mağfireti mi, azabı mı arttıracak? Hayırda mı harcanacak, israf mı edilecek? Hesabı verilebilecek mi, hesabında boğacak mı?

Şu bir gerçek ki, “Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.”3

SADEDE GELELİM

Elinize daha önceden geçmiş bir faiz yükünüz var.

Tövbe ettiniz ve bundan sonra faiz almayacaksınız inşaallah.

Önce tövbenizi ve iradenizi tebrik ediyorum.

Bu makbul bir tövbedir inşaallah!

Elinizdeki bu yük, milletin öz malıdır, alın teridir, millî servettendir.

OKU:   İslâmiyetin koruduğu beş değer

Banka milletin malından çalarak haksız yere onu sizin hesabınıza yansıttı!

Faizin anlamı bu!

Milletin öz malını millete geri döndürmek üzere devlete iade etmek gerekiyor.

Eğer doğrudan bir iade kalemi bulabilirseniz en sağlıklı yol budur.

Bulamazsanız devlet namına, kamunun yararlandığı bir okula, kamunun hizmet aldığı bir kamu kurumuna, toplumun menfaatine çalışan bir hayır kurumuna, sevap beklemeksizin, makbuz karşılığı hibe edebilirsiniz.

Dipnotlar:
1- Sözler, s. 194.
2- Tevbe Sûresi: 111.
3- Tekâsür Sûresi: 8.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir