Yaratmak, Allah’a bir kemal verir mi?

Ankara’dan Derya Gündoğdu: “1- Bir padişahın ülkesi olmasa onun padişah olmasının hiçbir anlamı olmaz.Peki, kâinatı yaratmasa idi Allah ne yapardı? Ne mahiyeti olurdu? İlahlığını, cemalini ve kemalini nasıl gösterirdi? 2- Yaratırken bize sormadı. Haydi, ben yaratılmak istemedi isem? Bu bir oyun mudur, biz birer oyuncak mıyız diyenlere ne diyeceğiz? 3- Allah’ın bilinmek istediği ve onun için yarattığı ile ilgili hadis-i kutsî var deniyor. Peki, neden bilinmek istiyor? Bizim O’nu bilmemiz O’na nasıl bir kemal veriyor?”

ALLAH SAMED’DİR VE GANİYY-İ MUTLAKTIR

Allah’ın Samed ve sınırsız Ganiyy olduğunu Kur’ân haber veriyor.1 Bediüzzaman bu sıfatları şöyle tefsir etmiştir: Allah’ın Zat-ı Uluhiyeti “Müstağni-i Ale’l-Itlaktır.”2 “Gayr ve masiva, ona tesir etmez.”3

Sorunuzu bu iki sıfatı açarak çözmeye çalışalım: Allah kayıtsız şartsız her şeyden müstağnidir. Kâinatı bir ihtiyaç için yaratmış değildir. Tanınmaya ve bilinmeye muhtaç değildir. Zişuur tarafından tanınmak ve bilinmek O’na bir makam ve bir kemal kazandırmaz. O Padişah olduğunu âlem ile ispatlamak zorunda değildir, bunun için âleme muhtaç değildir. O’nun bu anlamda da eşi, benzeri ve misli yoktur.

Evet, Allah cemalini ve kemalini göstermek için kâinatı yaratmıştır. Fakat bu sadece bir tercihtir. Yoksa Allah cemalini ve kemalini göstermeye mecbur ve muhtaç değildir.

KÂİNATIN BİR BAŞLANGICI VARDIR

Nitekim kâinatın bir başlangıcı vardır. Oysa Allah Ezelidir. Varlığının bir başlangıcı yoktur. Kâinatı yaratmazdan önce Allah kendi cemalinin ve kemalinin farkında, kendi Zat-ı kibriyasını biliyor, kendi azamet ve celâlini tanıyor ve Kendi Esma-i Hüsnasını zikrediyor idi.

OKU:   Kâinatta en yüksek yaratılış insanın yaratılışıdır

O kendi mahiyetini kâinatı yaratarak bilmiş değildir. Kendi İlâhlığını, kemalini ve cemalini görmek için kâinata muhtaç değildir. Bu sıfatları göstermek zorunda da değildir.

Allah mecbur ve muhtaç olmaksızın bilinmek istemiş ve bilinmek için kâinatı yaratmıştır.

Kendisinden başka zişuurlarca bilinmek O’nun yüksek iradesinin tecellisi idi. Ve bu yüksek irade yüksek kudret ile tecelliye geçiyor ve Big Bang ile hilkati başlatıyor. Şecere-i kâinatı bir çekirdek-i Aslîden (Hazret-i Muhammed (asm)’ın nurundan) yaratmaya başlıyor.4 En sonunda ise şecere-i kâinatın meyvesi olarak insanı yaratıyor.5

ONU BİLMEK ZAHMETLİ BİR İŞ MİDİR?

İyi ki irade buyurmuş da, yaratmıştır! Çünkü bizi de bu şecerenin meyvesi olarak halk etmiştir! Fena mı? Biz de bu sebeple meccanen var olduk. O istemeseydi nasıl var olacaktık?

O aslında bizi yaratmak istemiş ve âlemi bizim için yaratmıştır. Âlemi yaratma bedelini bizden almaya haklı iken, bundan vazgeçmiştir.

İyi ki de vazgeçmiştir. Çünkü ödeyemezdik.

Bizim sadece kendi Zat-ı Muallasını bilmemizi yaratılmamız için yeterli sebep saymıştır.

Öyleyse denebilir ki: Biz O’nu bilmek karşılığında var olmuşuz!

Şimdi insaf edelim: Yahu, O’nu bilmek zahmetli bir iş midir?

Bir bebek düşünün: Annesini bilmek onu rahatsız mı eder, yoksa o bundan onur mu duyar? Dahası O, kendi Zat-ı Muallasını bilmeye koca Cennetini vermiştir. “Ben yaratılmak istedim mi? Bu bir oyun mu? Ben oyuncak mıyım? … vs” denilmez. Bu sorular akl-ı selimin soruları değil; sizi tenzih ederim, ateistik cerbezeden ibarettir.

OKU:   Allah'tan razı olmak

Yaratılmak neden oyun olsun? O gerçek hayatın ta kendisidir. Oyuncak, sanal, kopya, taklit değildir. İnsanı yaratarak şereflendirmiş, Kendisini tanıtarak onurlandırmış, ebediyeti vererek taçlandırmıştır Bu muazzam bir şeydir.

Buna şükür mü yeter?

Bütün sorun Cehennem ise… Hayır; Cehennemin sonsuz rahmete zıddiyeti yoktur. Cehennem, kâinatı zulüm ve adem pisliklerinden temizlemek için yaratılmıştır. Cehennem mazlûmlar için rahmet, Cennet insanlar için rahmettir!

Cehennem zalimler için; Cennet mazlûmlar ve insanlar içindir!

Dipnotlar:

1- İhlas Sûresi: 2; Hac Sûresi: 64.
2- Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 29.
3- Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 1007.
4- Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 945.
5- Bediüzzaman, Sözler, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2004, s. 944.

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir