Zararların ahirette karşılığı var mı?

Mustafa Bey: “Doğal afetlerde insanların payı, suçu ve hatası var mıdır? Varsa ne olabilir? Afeti yaşayanlar, içinde bulundukları ruh hâlini kulluğa ve duaya çevirebilirler mi? Maddî zararların âhirette karşılığı var mı?”

Rabb’imiz tarafından takdir edilip gönderilen ve aslında “müjdelenmeyi” gerekli kılan “musibetler ve afetler”, elbette istenilmez; ama verilirse ruh ve düşünce dünyamız neler hissetmeli, neler düşünmeli?

1-Allah’a dayanmalı, Allah’a sığınmalı, hâlimizi Allah’a arz etmeli, Allah’tan merhamet ummalı, Allah’tan mağfiret beklemeli, Allah’ın acıyacağını düşünmeli ve Allah’tan sabır istemeliyiz.

2-Musibet ve afetlerde giden can telefinin şehâdet, mal telefinin sadaka hükmünde olduğunu unutmamalı; “Umulur ki sizin hoşlanmadığınız bir şeyde sizin için hayır vardır”1 Ayetine dayanmalı ve Allah’tan kötülük gelmeyeceğini bilerek, mutlaka hayır beklemeliyiz.

3-Başkasına uzanan her elin, aslında Allah’ın rızasına ve Cennete uzandığını aklımızdan çıkarmamalı ve mümkün mertebe eldeki imkânları seferber ederek, insanların yaralarını sarmaya çalışmalıyız.

4-Acizliğimizi ve zafiyetimizi şefaatçi yaparak, Allah’tan kolaylık vermesini, acımasını, bağışlamasını ve yardım etmesini istemeli, sürekli dua ve niyaz hâlinde bulunmalı, dualarımızda -bir an bile- kesintiye meydan vermemeliyiz.
Peygamber Efendimiz (asm) zamanında bir kıtlık olmuştu. Bir Cuma günü Hazret-i Peygamber (asm) hutbede iken birisi ayağa kalktı ve, “Mallar helâk oldu, çoluk çocuk aç kaldı Ya Resûlallah! Bize dua buyur!” dedi. Allah Resulü (asm) mübarek ellerini kaldırdı, duâ buyurdu. Ardından yağmur geldi. Yağmur öyle geldi ki, o gün, ertesi gün, daha ertesi gün… Ta öteki Cuma’ya kadar hep yağmur yağdı.
Ertesi Cuma bir başkası bu defa, “Ya Resûlallah! Afetten binalarımız yıkıldı, mallarımız boğulmaya başladı. Bize duâ buyur” diye çığlık attı. Bunun üzerine Allah Resulü (asm) mübarek ellerini yine kaldırdı. Ve:
“Allah’ım, etrafımıza ver! Üzerimize yağdırma!” diye duâ buyurdu. Bunu söylerken de, mübarek eliyle hangi taraftaki buluta işaret buyurdu ise orası açıldı ve Medine üstü açık bir alana dönüverdi. Kanat vadisi bir ay mütemadiyen aktı ve her taraftan kim geldi ise bol bol yağmur yağdığından bahsetti.2
Dua bizim Allah ile en etkin iletişim aracımızdır. Duâlarımıza ara vermeden devam etmeliyiz.

5-Allah’a sitemkâr olmaktan ve isyan etmekten Allah’a sığınmalıyız. Allah’a ve hayata küsmemeliyiz.

6-Kaybı büyük olanlara mânevî moral ve teselli vermeli, acısı ağır olanların acısını paylaşmalı, bir kapıyı kapatan Allah’ın bir başka kapıyı açacağını insanlara hep müjdelemeli ve Allah’tan ümit kesmememiz gerektiğini sürekli vurgulamalıyız.

7-Asıl mal sahibinin Allah olduğunu, verenin de, alanın da Allah olduğunu, insanın yalnızca bir emanetçi ve misafir bulunduğunu unutmamalıyız.

8-Allah’ın; verdiği maldan hesap soracağını, fakat aldığı maldan hesap sormayacağını düşünmeli ve almak suretiyle hesap sormaktan muaf tuttuğu için Allah’a şükretmeliyiz.

9-Başkalarının ne günah işlediğini araştırmamalı; ama nefsimizi muhakkak sorgulamalıyız.

10-Günahlarımızı Allah’a karşı itiraf etmekten kaçınmamalı, tevbe ve istiğfar etmeliyiz.

11-Cenâb-ı Hak’kın, acımızı dindirmesini, zararımızı telafi etmesini, belâmızı kaldırmasını ve daha büyük kayıplar ve musibetler vermemesini sıkça duâ ve niyazlarımızda ifade etmeliyiz.

DUÂ

Ey Hafız-i Rahim! Hayatın belâsından, dünyanın şerrinden, gençliğin fitnesinden, yaşlılığın sıkıntısından, ölümün sarsıntısından, kabrin dehşetinden, mahşerin ıstırabından, sıratın tehlikesinden, azabının acılığından, kahrının tecellisinden, adaletinin nüfuzundan Sana sığınırım! Âlem-i İslâm’ı maddî mânevî afet ve musibetlerinden muhafaza eyle! Âmin!

Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, 2/216
2- S. Buhârî, 3/505