Safer ayındayız

Bursa’dan Veli Gültekin: “Safer ayı İslâm tarihinde felâketler ayı mıdır? Safer ayında gelecek musibetlerden korunmak için özel bir nafile ibadet veya duâdan bahsediliyor; bu nedir? Meselâ Safer ayında oruç tutulur mu? Tutulursa ne zaman ve kaç gün tutulur?”

 

Safer ayı, Hicrî ayların ikincisidir. Hicrî ayların birincisi, bildiğiniz gibi Muharrem ayı idi ve içinde aşûrâ günü vardı. Üçüncüsü ise, Rebî’ül-Evvel ayıdır ve bu ayın 12. Gecesinde Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm) arzımıza, aramıza ve gönlümüze teşrif etti.

Hicrî takvimde bazı ayların ve günlerin; gerek içinde teşri kılınan ibadetler, gerekse bir kudsî tarihin unvanı olmaları hasebiyle mukaddes tanındığı biliniyor. Meselâ Recep, Şaban ve Ramazan ayları, nafile ve farz ibadetlerin içerisinde teşri kılındığı üç ibâdet ayı olarak bilinir; bu aylardan bilhassa Ramazan ayı ve bu ay içindeki Kadir Gecesi Kur’ân’da da ifâdesini bulur; diğer ikisi de muhtelif nafile ibâdetler için münbit birer zemin teşkil ettiği, sahih hadislerde beyan edilir. İslâmiyet öncesi Araplar arasında da Muharrem, Recep, Zi’l-Kâde ve Zi’l-Hicce aylarının hürmet duyulan aylardan (yani haram aylardan) olduğu ve bu aylarda Arapların savaş yapmaktan çekindikleri biliniyor. Sahih kaynaklarda mübarek olduğu bildirilen diğer gün ve geceleri de burada zikretmek lâzım: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, arefe gün ve geceleri, kandil geceleri, Cuma günleri, Aşûrâ günü v.s. Bu günlerde de gerek nafile, gerek vacip, gerekse farz olmak üzere değişik eda şekilleriyle muhtelif ibadetler teşri kılınmıştır.

OKU:   Çocukluktaki ibadet kusurları

Görüldüğü gibi, İslâmiyet’te hürmet duyulan ve belli ibadetler için tahsis edilen aylar, günler ve geceler bulunmakla beraber; afetler, musibetler ve semavî belâlar için tahsis edilen muayyen herhangi bir zaman diliminden söz etmek mümkün değildir. Böyle bir tahsisat, İslâm’ın ruhuna da uygun değildir. Belli ayları ilâhî musibet ayı olarak ilân etmek doğru da değildir. Allah’ın iradesini aylarla veya günlerle sınırlamak mümkün olmadığı gibi; böyle bir sınırlama çabası kulluk terbiyesine de yakışmaz.

Safer ayını ne diye suçlu ay ilân ediyoruz; bunu anlamak mümkün değil! İlâhî ikaz ve felâketler başka aylarda olmuyor mu? Kaldı ki, belli aylarda İlâhî ikazların yoğunlaştığını hesaba katsak bile, o ayların musibet ve uğursuzluk ayı olarak ilân edilmesi bizzat Resûlullah (asm) tarafından nehy edilmiştir.

Safer ayı cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resûlullah (asm) ise “Umre her zaman helâldir!” buyurarak, bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı1. Ama ne yazık ki; bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında, yer yer varlığını sürdüregelen hurafelerden olduğunu görüyoruz.

Ebû Hüreyre’nin (ra) rivayetiyle Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Hastalığın kendiliğinden sirayeti yoktur; uğursuzluk ve baykuş ötüşünün olumsuz etkisi yoktur; Safer ayının hayır ve şerle bir alâkası yoktur; bunlar cahiliyye hurafeleridir. Cüzzamlıdan, aslandan kaçtığınız gibi kaçınız!”2

OKU:   Adaleti öldürdüğün gün devlet de ölür!

Safer ayının normal aylardan olduğunu tesbit ettikten sonra; her ne kadar güvenilir kaynaklarla te’yid edilmese de, burada, Safer ayında yapılması uygun bulunan şu duâyı zikredebiliriz: “Bismillâhirrahmânirrahîm: Allah’ım; hamd ve şükür Sana mahsustur! Minnetim Sana’dır! Ben Senin kulunum ve ben bundan dolayı huzurluyum! Nefsimi, dinimi, dünyamı, âhiretimi, işlerimin sonunu ve amelimi Sana emanet ediyorum. Bütün Muhammed (asm) ümmetini Senin gücünün, havlinin, kudretinin ve kuvvetinin şiddetinden, Sana emanet ediyorum! Muhakkak Sen, emaneti koruyansın; hükmü nafiz olansın; kazası gâlib olansın! Ya Ahkam’el-Hâkimin ve ya Esra’el-Hâsibîn ve yâ Ekrame me’mûlin ve ecvede mes’ûlin yâ Hayyu yâ Kayyûmu yâ Kadîmü yâ Ferdu yâ Vitru yâ Ehadu yâ Samedu yâ men lem yelid ve lem yûled ve lem yekûn lehû küfüven ehad! Yâ Azîzu, Yâ Vehhâbu Salla’llâhu alâ hayr-i halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’în! Âmin!”

Bu ayın son Çarşamba gününde de iki rek’ât namaz kılınması; bu namazda her rek’âtte bir Fatiha ve onbir İhlâs-ı Şerif okunması; namazdan sonra da onbir istiğfar ile onbir Salavât-ı Şerîfe okunması tavsiye edilmiştir.

Safer ayına mahsus özel bir oruç yoktur. Her ay tutulması sünnet olan, meselâ Pazartesi ve Perşembe günleri oruçlarına devam edilebileceği gibi, her ayın ortasında tutulması sünnet olan üç gün oruç prensibiyle Safer ayının ortasından üç gün oruç tutmak da, bu aya mahsus bir tavsiye olarak anlaşılmamak kaydıyla, sünnet olarak tavsiye edilebilir.

OKU:   Bediüzzaman gazete okur muydu?

Dipnotlar:
1- Buhârî, Kitâbu’l-Hac, H. No:777
2- Buhârî, Kitâbu’t-Tıp, H. No: 1927

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir