Rahmet’ten bayrama bir “arefe” merdivenindeyiz bu gün.
Duâların geri çevrilmediği ender zamanlardan birini daha idrak ediyoruz şu dakikalarda, bayram sabahına kadar. Elimiz duâdan inmemeli, kalbimiz tazarrudan dönmemeli bu gün! Ondandır ki arefe günleri çokça kabir ziyaretlerine tahsis edilmiş örfümüzde. Bayramı ve bayram öncesi sevinç ve saadetimizi ölenlerimizle paylaşmak ne yüce bir duygu. Onlar yok olmadılar çünkü. Onlar başka bir âlemde, ebediyete yolculuğun ikinci adımında, dünya sonrası ilk istasyondalar. Bizi de bekliyorlar. Bizden duâ da bekliyorlar. Dilleri olsa, iletişimimiz olsa onlarla, bize neler söyleyecekler kim bilir? Ne büyük tecrübelerini aktaracaklar bize? Bizim için hayatî önem taşıyan tecrübelerini. Ama ne gam? Bir tecrübe yaşamaya ne gerek var? Bu ebedî yolculuktan ve bu yolculuktaki serüvenlerden elimiz altındaki vahy-i İlâhî bahsediyor bize zaten. Kelâm-ı Ezelî ve Ehâdis-i Nebevî sadece kabir hayatına kadar da değil, ebediyete kadar önümüze dev bir projektör yakmışlar, yolumuzu aydınlatmışlar. Bilmediğimiz, ama namzet olduğumuz, hızla yolculuğunda bulunduğumuz hayatları haber vermişler bize. İşte o âlemlerin bir bölümünde ölenlerimiz varsa, diğer bölümünde bizler! Bizler de oraya doğru yönelmişiz. Yolculuğumuz sürüyor. O halde biz kabirlerimizin başına varalım, onlarla biraz birlikte olalım, onlara birer Fatiha okuyalım ve tefekkür edelim; yeter.
Eğer kabirlerinden uzaktaysak, üzülmeyelim; okuyacağımız Fatihalar onlara gider, onlara arz olunur. Onlar bu rahmet feyizlerinden haberdar edilir, istifade ettirilir.
Bir Rahmet ayını uğurluyoruz bu gün. Ne bahtiyar bir uğurlama! Bizden memnun ayrılıyordur inşallah! Bizim hata ve kusurlarımızla birlikte takdim ettiğimiz ibadetleri alıp gidecek. İnfitar Sûresinin haber verdiği, kabirlerin içi dışına çıktığı zaman nefislerimize takdim edilmek üzere.1 İnşikak Sûresinin haber verdiği, yer düzeltilip içinde olanları dışarı atarak boşaltıldığı ve yerin, Rabbine boyun eğdiği zaman amel defterimizin sağımızdan verilmesine2 vesile olmak üzere Allah’ın izniyle. Gâşiye Sûresinin haber verdiği, inanmış olanların yüzlerinin pırıl, pırıl olduğu ve yaptıklarından hoşnut olduğu gün3 bizlere birer hayır vesikası olarak dönmek üzere. Fecr Sûresinin haber verdiği, öğüt almayanların öğüt almak istedikleri ve “keşke bu hayatım için önceden bir şey yapsaymışım!” dedikleri gün4, hiç olmazsa bir şeyler yaptığımızın birer belgesini teşkil etmek üzere. Furkan Sûresinin haber verdiği, gökyüzünün beyaz bulutlar halinde parçalanacağı, meleklerin bölük, bölük indirileceği ve zalimlerin ellerini ısırarak “keşke Peygamberle birlikte bir yolda bulunsaydım! Vay başıma gelene! Keşke falancayı dost edinmeseydim!” diyerek 5 pişman oldukları ve yüzlerinin karardığı gün, en azından hicabımıza bir perde, Allah’ın merhametine sığınmamız ve günahlarımıza karşı Allah’ın affını intizar etmemiz için bir dayanak teşkil etmek üzere. Yasin Sûresinin ihbar ettiği, ağızlarımızın mühürlenip ellerimizin ve ayaklarımızın konuşturulacağı gün6 hiç olmazsa elimizin, ayağımızın ve vücudumuzun yüz akı olabilecek bir vesile olmak üzere. Zümer Sûresinin haber verdiği, Sur’ bir daha üflendiğinde insanların ayağa kalkıp bakıştıkları ve yeryüzünün Allah’ın nuruyla aydınlandığı, kitabın açıldığı, peygamberlerle şahitlerin getirildiği ve insanlara haksızlık yapılmadan aralarında adaletle hüküm verildiği gün7, bir hukuk belgesi teşkil etmek üzere. Abese Sûresinin haber verdiği, gülen, sevinen ve aydınlık yüzlerle, tozlanmış ve karanlık bürümüş yüzlerin toplandığı gün,8 yüzümüzü ak eden bir vesile olmak üzere—en azından bu umutlarla—eksiklerimizle-doğrularımızla bir ibadet mevsimini daha geride bırakıyoruz.
Hiç şüphesiz orucumuz çok şey değildi. Allah’ın nimetleri, bizim O’na temayülümüzden çok daha fazla bizi ihata etmiş, kuşatmış haldedir. Ama O, rahmetiyle azı çok sayacağını, biri bin olarak değerlendireceğini, yürüyerek gelen kulunu koşarak karşılayacağını vaad eden Erham’ür-Râhimîn olduğundan, böyle bir ibadet mevsimini hüsn-ü hatime ile kapattıktan sonra O’ndan ümit etmemiz de, bizim kulluğumuzun en sevimli yanıdır.
O’ndan ümitvârız.
İnşallah bu Ramazanımızı dünya-âhiret hayırlara ve hayırlı inkişaflara vesile kılmıştır diye içimiz umut dolu.
Bayramı bu duygularla idrak edeceğiz inşallah.
Niyazımız; bu ibadet ayında kazandığımız ahlâkî güzellikleri, inceliği, nezaketi ve ibadet hassasiyetini ömrümüz boyunca devam ettirebilmemizdir.
Duâ
Ey Berr-u Rahim! Biz ondan razı idik; onu bizden razı kıl! Onda yaptıklarımızı kusuratımızla birlikte bizden kabul buyur! Taksiratımızı affet! Yakîn gelinceye kadar bizi ibadette daim kıl! Bu ayın saimlerini katındaki bayramlara ve cennetlere ulaştır! Arefemizi cennet-asa baharların arefesi eyle! Âlem-i İslam’a bahar-ı mev’udunu lütfeyle! Âmin!
Dipnotlar:
1- İnfitar Sûresi, Âyet:4-5,
2- İnşikak Sûresi, Âyet: 3-7.
3- Gâşiye Sûresi, Âyet: 8-9.
4- Fecr Sûresi, Âyet: 23-24.
5- Furkân Sûresi, Âyet: 25, 29,
6- Yâsîn Sûresi, Âyet: 65,
7- Zümer Sûresi, Âyet: 68-69,
8- Abese Sûresi, Âyet: 39-41.
Benzer konuda makaleler:
- Şehr-i Ramazan’a veda
- Şehr-i Ramazan-ı uğurlarken
- Bugün Ramazan’a veda günü
- Hoşca git ey Şehr-i Ramazan!
- Adak mı, akika mı, kurban bayramı kurbanı mı?
- Adak mı, akika mı, kurban bayramı kurbanı mı?
- Kurban bayramında adak kesilir mi?
- Kurban Bayramında adak
- Haksız yere edilen beddua
- Son gün orucumu açtığım için oruç borcum var mıdır?
- Kurban hissesine adak veya akika niyetiyle girmek
- Akika ve adak kurbanı
- Bayram sevinci
- Bayramınızı binler tebrikler
- Kurban bayraminda nikahlanan kurban kesmesi gerekir mi