Namazın vazgeçilmez bir sünneti: Tesbihat

Yağcı rumuzuyla soran okuyucumuz: “Namazdan sonra okunacak tesbihat nedir? Hükmü ve anlamı nedir?”

 

Namazı gerek cemaatle kılalım, gerekse tek başımıza kılalım fark etmez; namazdan sonra tesbîhat yapmak Sünnet-i Seniyyedir. Tesbîhât cemaatle birlikte yapılabileceği gibi, ferdî olarak da yapılabilir.

Allah’ı zikretmek, noksanlıklardan yüce tutmak ve şükretmek namazın özüdür. Tesbîhâtta otuz üçer defa tekrar edilen “Sübhanallah”, “Elhamdülillah”, “Allâhu ekber” ve “Lâ ilâhe illâllah” mübarek kelimeleri namazın çekirdekleri hükmündedir. Bu kudsî çekirdeklerin namazın içinde de yer alışı, manevî hayatımız için ne büyük önemi bulunduğunu anlatmaya yeter.1 Nitekim Resûlullah (asm) Efendimiz: “Bizim namazımız tesbîh, tekbir ve Kur’ân’ı okumaktan ibarettir; onda dünya kelâmı konuşulmaz!” buyuruyor.2

Bedîüzzaman Hazretleri, namazdan sonra okunması sünnet olan tesbih, tazim, tehlil, zikir ve salâvat ifadelerinin, her türlü şerlerden Allah’a sığınma ve Allah’ın isimlerini zikretme duâlarının “velâyet-i Ahmediyenin evrâdı” olduğunu, yani Hazret-i Peygamberin (asm) yolu ve Sünneti bulunduğunu kaydediyor.3 Kamet ile farz namaz arasında “vesile duâsı” (ezan duâsı) yapmak sünnettir. Vesile duâsı ezandan sonra da, kametten sonra da sünnettir.

Sabah ve akşam namazlarından sonra kabir azabından, şeytan, nefis, dünya ve deccal şerrinden ve fitnesinden, Cehennem azabından ve sair fitne ve kötülüklerden Allah’a sığınmak için okunan “istiâze” duâsı—meselâ “Allâhümme ecirnâ mine’n-nâr…” şeklinde devam eden duâ—sünnettir. Buna ilâveten okunan zikir, salâvat ve duâlar sünnettir. Allah’tan mağfiret ve merhamet istemek; bunu yalnızca nefsimiz için değil, üzerimizde hakkı bulunan hoca ve üstadlarımız için, anne ve babamız için, talebe arkadaşlarımız için ve bütün ehl-i îman için istemek sünnettir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm) için milyon kere salât u selâmda bulunmak; âl ve ashabına (ra) selâm ve tebrik göndermek ve bütün bunları yaparken sınırlı sayıları aşmak, sınırsızlık ve sonsuzluk belirten “ağaçların yaprakları kadar, denizlerin dalgaları adedince, yağmurların damlaları sayısınca” ifadeleri ile salât, selâm ve bereket duâmızı çoğaltmak Sünnet-i Seniyye’dendir. Cennete girmeyi istemek Sünnet-i Seniyye’dendir. Ki, tesbihat yapılınca bunlar istenmiş olur.

Şimdi tesbih müjdelerinden bir demet:

* İşte; Peygamber Efendimizin (asm) müjdesiyle, denizköpüğü kadar da olsa, günahların silinip kaldırılmasına vesile olan tesbih cümlesi: “Lâ ilâhe illallahü vallahü ekber. Velâ havle velâ kuvvete illâ billâh”4

Bir söyleme zorluğu mu var? Hâlbuki neticesi çok büyük!

* İşte; Peygamber Efendimizin (asm) müjdesiyle, Cennette bir hazine anahtarı: “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh!”5

Söyleyelim. Çok zor bir söz değil! Cennette hazinelerimiz çok olsun! O ebedî hayatta fakir olmayalım. Dünyanın fakirliği çekilir. Ama ebedî hayatın fakirliği insanı yıkar.

* İşte; Hazret-i İbrahim’in (as) ve Peygamber Efendimizin (asm) müjdesiyle, Cennette ağaçlarla dolu dağlara, ovalara, vadilere bir ağaç daha dikmenin yolu: “Sübhânallahi velhamdülillâhi velâ ilâhe illallahü vallâhü ekber.”6

Unutmayalım ve ihmal etmeyelim: Bir tesbih, bir ağaç!

İşte; Peygamber Efendimizin (asm) müjdesiyle, sayısız sevabın yazılmasına, derecenin on kat yükseltilmesine, on günahının silinmesine ve her türlü şerden ve şeytandan korunmana vesile olan cümle: Sabah namazından sonra on defa: “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerike lehü. Lehü’l-mülkü ve lehû’l-hamdü yuhyî ve yümîtü ve hüve ala külli şey’in kadir.”7

Azımsamayalım. Kolay elde edilen zor bir netice!

İşte; Peygamber Efendimizin (asm) müjdesiyle, dünya dolusu günahlarımızın bağışlanmasına ve bizden öncekilerin yüksek derecelerine ulaşmamıza yarayan tesbih cümleleri: “Her namazın ardından otuz üçer defa Sübhânallah, Elhamdülillâh ve Allahu ekber demek ve hemen sonra: ‘Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerike leh. Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü ve hüve ala külli şey’in kadir’ demek.”8

Tek bir niyet; az gayret; çok büyük netice! Takdir sizin!

Cenâb-ı Rabb-i Rahîm, üzerimizden feyiz ve bereketini eksik etmesin. Âmin.

Dipnotlar:
1- Bedîüzzaman, Sözler, S.45
2- Nesâî, Kitab’us-Sehiv, 20
3- Kastamonu Lâhikası, S.72-73
4- Tirmizî, Daavât, 58
5- Tirmizî, Daavât, 58
6- Tirmizî, Daavât, 59
7- Tirmizî, Daavât, 63
8- Müslim, Mesâcid, 142