Namaz ve kurtuluş

İzmir’den ve Kırıkkale’den okuyucularımız: “Üstad Hazretleri, 1339 tarihinde Meclis-i Mebusan’a hitaben yaptığı konuşmanın onuncu maddesinde namazın yüzde doksan dokuz necat verdiğini beyan eder. Yüzde bir neden hariç tutulmuştur? Yüzde bir kimlerdir?”

Bahse konu paragrafı buraya alalım:

“Âşiren: Bir yolda dokuz ihtimal-i helâket, tek bir ihtimal-i necat varsa, hayatından vazgeçmiş, mecnun bir cesur lâzım ki o yola sülûk etsin. Şimdi, yirmi dört saatten bir saati işgal eden farz namaz gibi zaruriyat-ı diniyede, yüzde doksan dokuz ihtimal-i necat var. Yalnız, gaflet ve tembellik haysiyetiyle, bir ihtimal, zarar-ı dünyevî olabilir. Halbuki ferâizin terkinde, doksan dokuz ihtimal-i zarar var. Yalnız gaflet ve dalâlete istinâd, tek bir ihtimal-i necat olabilir. Acaba dîne ve dünyaya zarar olan ihmâl ve ferâizin terkine ne bahane bulunabilir? Hamiyet nasıl müsaade eder?”1

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, Risale-i Nur’un muhtelif yerlerinde namaz ibadetinin bizi hangi oranda kurtaracağını sayısal değerlerle nazarımıza verir.

Meselâ,Üçüncü Söz’de Üstad Hazretleri; Allah’a kulluk yolunun, zararsız olmakla beraber, onda dokuz ihtimal ile saadet-i ebediye hazinesine ulaştırdığını, fısk ve sefâhet yolunun ise hem menfaatsiz olduğunu, hem de onda dokuz ihtimal ile ebedî ıztıraba sebep olduğunu kaydeder.2 Hazret-i Üstad Dördüncü Söz’de de namazın yüzde doksan dokuz ihtimal ile Cennete ulaştıracağını belirtir ve yüzde birlik bir ihtimali yine dışarıda bırakır.3

Fakat Bedîüzzaman On Üçüncü Söz’de kötülüklerin ve haramların yüzde yüz ihtimal ile kabirde ebedî münferit bir hapse katî sebep olduğunu; imanın ve Allah’a itaatin ise yüzde yüz ihtimal ile kabri ebedî bir hazineye ve saadet sarayına çevireceğini kaydeder.4

Söz konusu yerlerde geçen oran rakamları hakkında şunlar söylenebilir:

1- Meclis-i Mebusan üyeleri zafer sarhoşluğu içinde bir fıtrat ve yaratılış borcu olan namazı büyük çoğunlukla unutmuştur. Namazı terk etmeye en büyük sebep aslında şeytanın verdiği evhamdır. Bu evhama göre insan ibadete zaman ayırmayı zaman kaybı olarak görmekte, işleri aksattığını ve yavaşlattığını düşünmekte; bundan dolayı namazı ya terk etmekte, ya da ertelemektedir. Yani namaz kılmakta yüzde bir oranında dünyevî bir zarar tevehhüm etmektedir. Oysa bu zan, gafletten ve tembellikten beslenmektedir.

Aynı tevehhüm ve zan, namaz kılmamakta ise yüzde bir oranında bir kurtuluş ihtimali görüyor. Yani yine gaflet ve dalâlet nazarıyla bakıyor; namaz kılmamakla dünya açısından zaman kaybına uğramadığını zannediyor. Zannettiği yüzde birlik necat ve kurtuluş budur. Oysa böyle olsa bile aynı namazsızlar, namaz kılmakta yüzde doksan dokuz kâr ve fayda olduğunu kabul ediyor.

2- Kötülüklerde ve Allah’a isyan yolunda gidenler için onda bir kurtuluş ihtimali, tövbe ve af kapısının ölene kadar açık olduğuna işarettir. Cenab-ı Hak mağfiret sahibidir; tövbe eden günahkâr ve asi kulları ile dilediklerini bağışlayabilir ve Cennetine alabilir.

3- İman ve itaat yolunda gidenlerin onda birlik veya yüzde birlik bir ihtimâl ile necat ve kurtuluş dışında bırakılmış olması ile:

a. Halk açısından bakılırsa; “ihlâs”ın önemine;

b. Hâlık Teâlâ cihetinden bakılırsa, necat ve kurtuluşun ancak Cenâb-ı Hakk’ın fazlı, lütfu ve ihsanı ile olduğuna işaret edildiği söylenebilir.

4-İnce bir remiz: Namaz kılmakta insanoğlu yüzde bir oranlı bir zarar tevehhümü içindedir.—Burada aynı zamanda insanoğlunun, namazın yüzde doksan dokuz fayda verdiğini kabulü de söz konusu—Keza, namaz kılanlar için Üçüncü Söz’de onda birlik ve Dördüncü Söz’de yüzde birlik açıkta kalma oranı, On Üçüncü Söz’e gelindiğinde yüzde sıfıra inmektedir. Demek; On Üçüncü Söz’e kadar her bir Söz’ü birer basamak sayarak okuyan insan;—bu basamaklarda; imanın, itaatin, namazın, ibadetin, Allah rızasını kazanmanın ehemmiyetini kavrıyor, Haşrin muhakkak vukuuna tahkikî seviyede iman ediyor, insanın ve kâinatın mahiyeti ile peygamberlik müessesesinin vazgeçilmez lüzumunu idrak ediyor ve Kur’ân’ın yüksek hakikatini anlıyor—On Üçüncü Söz’e geldiğinde inşallah yüzde yüzlük bir ihtimal ile gerçek tevekkül ve teslime ulaşmış, Allah’ın rızasına nail olmak için yüksek bir ufuk ve nazar elde etmiş olmaktadır.

Allah’ın rızasına ermek ise, hiç şüphesiz hedeflerin en görünmezi, en kıymetlisi, en ideali, en büyüğü ve en ulvîsi bulunmaktadır. Allah’ın rızasına eren, inşallah yüzde yüz kurtulmuş bulunmaktadır.

Dipnotlar:

1- Mesnevî-i Nûriye, s. 86
2- Sözler, s. 25
3- Sözler, s. 27
4- Sözler, s. 132