Misyar nikâhı nedir? Caiz midir?

Sedanur Dilber: “Misyar nikâhı nedir? Caiz midir?”

Misyar, seyru seyahat etmek demektir. Misfar, seferde bulunmak manasındadır. Misyaf, yazlıkta vakit geçirmek demektir. Mut’a ise belirli bir süre faydalanmak demektir.

Bu tariflerin her birisi farklı nikâh türleri için kullanılan birer sıfattır. Mut’a dışındaki bu nikâh çeşitlerinin Suudi Arabistan’da ve körfez ülkelerinde yazlıkçılar, farklı ikametlerde iş sahibi olanlar ve seyahate çıkanlar tarafından uygulandığını duyuyoruz. Ehl-i sünnetçe mut’a nikâhı caiz değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm) hayber gününde mut’a nikâhını, yani geçici özellikli nikâhı kesin olarak haram kılmıştır.1

Ancak Arabistan’da ve körfez ülkelerinde bir kısım ehl-i sünnet âlimlerinin, yukarıda sıfatlarını saydığım mut’a dışındaki nikâh türlerine cevaz verdikleri yolunda duyumlar mevcuttur. Mesela misyar nikâhı denilen, seyahat süresince kullanılmak üzere ve bu süre ile sınırlı olarak yapılan nikâhın; misfar nikâhı denilen seferden dönünceye kadar yapılan nikâhın; misyaf nikâhı denilen yazlıkta ve yazlık için yapılan nikâhın Suudi Arabistan ve körfez ülkeleri ulemasınca fetva verilen nikâh türleri olduğu iddia ediliyor.

ARADA NE FARK VAR?

Eğer doğruysa, cevaz verildiği ileri sürülen bu nikâh türleriyle mut’a nikâhı arasında ne fark var?

Tek farkı: Mut’a nikâhında kadından geçici bir süreliğine faydalanma niyetini mertçe ve dürüstçe ibraz ediyorsunuz.

Adına misyar, misyaf ya da misfar denilen bu körfez veya Arabistan usulü nikâhta ise mertliği ve dürüstlüğü rafa kaldırıyorsunuz. Şeriat sahibi haram kıldı diye adına mut’a demiyorsunuz. Fakat başka bir ad altında olmakla beraber tıpkı mut’a gibi uygulanan geçici özellikli nikâha cevaz veriyorsunuz. Şeriat sahibini mi kandırıyorsunuz, kadını mı kandırıyorsunuz, kendinizi mi kandırıyorsunuz, İslâm toplunu mu kandırıyorsunuz?

Adına mut’a demediğiniz, fakat geçicilik özelliğini niyetinizde saklı tuttuğunuz ve bunu kadının da bilip kabul ettiği nikâh türü, cevaz noktasında sıkıntılıdır. Niyette saklı olarak geçicilik sıfatı olması nedeniyle bu nikâh şeriat sahibince reddedilir. Çünkü bu, bu haliyle ne doğru İslamiyet’e, ne de İslamiyet’e layık doğruluğa uygun değildir.

Nitekim böyle geçici özellikli nikâhta kadının hukuku, doğacak çocuğun hukuku, toplumun hukuku, aile hukuku zayi olacaktır. Her ne kadar nikâhı veren kadın kendisi nikâhın geçici olma özelliğini kabul etse bile, bu durum, kadın olarak kendisini de, çocuğunu da, ailesini de mağdur etme kabiliyeti taşıyor.

İslamiyet’i doğru algılamaktan uzak; menfaatimize ve hissiyatımıza göre eğip bükme gayreti problemli bir yaklaşımdır. Müslüman olarak, dünya nezdinde doğru İslamiyet’i temsil etmenin Allah katında cihad sayılacağı da ayrıca unutulmamalıdır. Sözümüzü Bediüzzaman’ın uyarısı ile bitirelim:

“Eğer biz, doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’e layık doğruluğu ve istikameti göstersek, bundan sonra onlardan (gayr-i Müslimlerden) fevc fevc dâhil olacaklardır.”2

Dipnotlar:
1- Buhari, Megazi 38, Nikah 31, Zebaih 28, Hiyel 3; Müslim, Nikah 29, (1407); Muvatta, Nikah 41, (2, 542); Tirmizi, Nikah 28, (1121); Nesai, Nikah 71, (6, 125, 126).]
2- Münâzarât, ss. 80-86