Miras

Aydın’dan İhsan bey: “Üç erkek bir kız kardeş, babasının parası, mülkü, menkul ve gayr-i menkul malından ibâret olan terekesini nasıl paylaşırlar?”

 

Göklerin ve yerin gerçek mîrâsı Allah’ındır.1 Hiçbir mal, hiçbir kimseye kalıcı değildir. Mal elimizde bir emânetten ibârettir. Biz gideriz; malımız mîrâs kalır. Dağılımı bile mesele olur. Geride kalanlar hakkı gözetirlerse ne âlâ? Aksi takdirde bir dizi kul hakkı, önüne geçilmez bir biçimde gündemimize oturur.

Ölüm hak, mîrâs helâldir. Fakat hakça bir dağıtım olmak şartıyla. Ölen kişinin geride bıraktığı maldan kimlerin hak sahibi olduklarını bizzat Kur’ân belirlemiştir.

Ölen kimsenin geride bıraktığı malın tamamına—para, mücevher, menkul, gayr-i menkul, mülk, arazi, araba ne varsa—“tereke” denir. terekeden;

1- Önce ölen kimsenin teçhiz ve tekfin masrafları, yani kefeninden defin işlemine kadar yapılan masraflar karşılanır.

2- Sonra varsa borçları terekeden ödenir. Borçlar açık senetli veya şahitli olabileceği gibi, senetsiz ve kul hakkını gerektiren türden de olabilir. Araştırılır ve terekeden ödenir.

3- Daha sonra varsa vasiyeti karşılanır.

4-Bundan sonra mîras hükümleri Kur’ân, Sünnet ve İcmâ-i ümmetle; ölen kişinin, geride kalan yakınları üzerine hak olmuştur. Terekeden yukarıdaki kalemler ödendikten sonra geride kalan mîrâsın tamamı sekiz eşit parçaya bölünür. Bir parçası babanın eşine (sağ ise) verilir, bir parçası kız kardeşe verilir, diğer altı parçası da ikişerli olmak üzere üç erkek kardeş arasında taksim edilir.

Eğer babanın eşi ölmüşse kalan sekizde bir parça da aynı oranla kardeşler arasında paylaştırılır.

DİPNOTLAR:

(1) Âl-i İmrân Sûresi,3/180;