Lüks israf mıdır

Huzur rumuzlu okuyucumuz: “Bilhassa böyle kriz ortamında evde yenilip içilen erzak ya da kullanılan eşyada lüks sınıfında kabul edilebilecek şeyleri istimal etmenin—maddî imkân olsa dahî—bir mahzuru var mıdır?”

 

İslâm dîninde tutumlu/iktisatlı olmak bir ekonomik kural olmaktan çok, bir ahlâk ilkesidir ve hayatın her alanını kapsar. Kriz ortamında olalım, olmayalım, her hâl ve her şart altında tutumlu olmalıyız ve hayra, hasenâta, yardımlaşmaya, iyiliklere daha çok imkân ayırabilmeliyiz. Irmak kenarında da olsak abdest alırken tutumlu olmamız gerektiği temsili haklı olarak çok verilir. Hazret-i Ömer’in (as) oğlu Abdullah’ın (ra) çarşı içinde kırk para için pazarlık etmesine rağmen, evinin kapısına gelip kendisinden yardım isteyen fakirlere kese kese altın vermesi bize her zaman ve her şartta tutumlu olmamız gerektiğini, fakire, fukaraya, hayra, hizmete ve cümle iyiliklere daha çok para ayırmamız gerektiğini, zorunluluk derecesinde âdetâ zihnimize perçinler.

Tutumlu olmak ayrıca zenginliğin de, bereketin de, mutluluğun da anahtarıdır. Öyleyse maddî imkânımız olsa dahî her zaman ve her yerde tutumlu olmayı, lüks harcama yapmamayı, savurgan olmamayı bir ahlâk prensibi olarak kabul etmeli ve yaşamalıyız.