Kur’ân kursları 4+4+4’ün neresinde?

Bu günlerde eğitimde reform denebilecek değişikliklere imza atılmak üzereyken…
Adı konmamış bir gizli savaş da sürüyor.

 

Kafalar karışık!
Bu milletin gündemine 28 Şubat’ın takıntısı olarak düşen ve millet evlâdının Kur’ân öğrenmesini yasaklayan bir takıntıdan güç alan bir gizli savaş, hâlâ sürüyor.

Türkiye’yi yönetenler ve kanun yapanlar bu takıntıyı aşacaklar mı, yine takılıp kalacaklar mı?
Millet ibretle izliyor!
İbretle ve sessizce!
Duâ ederek izliyor.

Milletin, çocuğuna ilköğretim yaşında Kur’ân öğretmesi irtica sayılmıştı hani!
Bu sebeple belirli bir yaştan önce Kur’ân Kurslarına kayıtlara yasak getirilmişti.
Bu millet on beş seneden beri, beşinci sınıfı bitirmeden, dinini öğrenmek için çocuğunu camiye gönderemedi.
Keza bu millet on beş seneden beri sekizinci sınıfı bitirmeden Kur’ân öğrenmek için çocuğunu Kur’ân Kurslarına gönderemedi.
Hâlbuki spor kurslarına, bale kurslarına, müzik kurslarına, yüzme kurslarına ve sair bilumum kurslara herhangi bir yasak konmadı.

Kiliselere veya Havralara da böyle bir yasak getirilmedi.
Ülkemizde isteyen her Hıristiyan kendi çocuğunu, dilediği her yaşta,—beşinci sınıfı bitirmeden de—Kiliseye götürebildi.
Keza isteyen her Yahudi kendi çocuğunu, dilediği her yaşta,—beşinci sınıfı bitirmeden de—Havra’ya götürebildi.
Dünyada Hıristiyan ülkelerin tamamında, çocuk, ana sınıfına başlamadan önce kiliseye götürülüyor.
Keza Yahudi toplumlarının tamamında çocuk ana sınıfına başlamadan önce Havra’ya, Sinegog’a götürülüyor.

Dünyada çocukların mabetlere gitmesinden gocunan başka bir ülke yok!
Mabetleri illegal yapılar gibi gören ucube yaklaşımlar da kalmadı!
Oysa dünyada mabetler bizimkisinden çok daha hür ve inisiyatif sahibi!
Hangi batı veya doğu ülkesine sorarsanız sorun: Medeniyetlerinin temelinde mabetleri vardır, dinleri ve inançları vardır.

Oysa bizim ülkemize gelince, durum değişiyor: Medeniyetimizin temeline mabetlerimizin, dinimizin ve inancımızın alınması yüz yıldır lüks oldu ülkemizde…

Bu ayrı bir yaramız!
Ya da, işin özünde zaten bu müzmin yaramız var!
Bunu geçtik:
Beyler! Mabetlerimiz ve Kur’ân eğitim ve öğretim merkezlerimiz zaten devletin müdahil bulunduğu bir kurumun, Diyanet İşleri Başkanlığının elinde ve denetiminde değil mi?

Devlet, kendi elindeki kurumlara güvenmiyor mu?
Bu kurumların, evhamınızı tahrik eden reel bir kusuru ve yanlışı görülmüş mü?
Bu kurumlar denetlenmiyor mu?
O halde, bu telâşınız niye?
Eğri oturalım, doğru konuşalım:
Camilere ve Kur’ân kurslarına gitmenin yaş sınırı olmaz!
Camilere ve Kur’ân kurslarına gitmek hiçbir yaşta yasak olmaz!
Olmamalı!
Buna hakkınız yok!
Sarkozy’nin ülkesinde düştüğü ‘yasakçılık’ garabetine, burada sizler düşmemelisiniz!
Bu yaş sınırının, adı konmamış bir savaş konsepti içinde hâlâ konuşuluyor olmasını utanç verici buluyorum.
Bir tek sorum vardır:
Bu böyle devam edecek mi?
Kanun yapıcılarımızın, bu yaş sınırı garabetine bir son vereceğine inanıyorum.
İnanmak istiyorum.