Kıyamet nasıl kopacak?

İsveç’ten okuyucumuz: “Kıyamet nasıl kopacak? Merak ediyorum; koptuğu zaman ve hemen sonrasında neler olacaktır?”
 

ORTAK ZİHİN KIYAMETE HAZIRLANIYOR

Bu günlerde bir kıyamet senaryolarıdır; almış başını gidiyor. İnsanlık sanki kendini Kur’ân’ın önemli haberlerinden kıyamete hazırlıyor. Şimdilik zihnini hazırlıyor. Ama buna zihni hazırlamak yetmez! Buna kendini de, amelini de hazırlamak gerekiyor.

Şirince’ye kaçmak kıyamete hazırlanmak mıdır? Ne alâka? Peygamber Efendimiz (asm): “Kıyamet ne zaman kopacak?” diye soran birisine; “Ona ne hazırladın?” diye sormuştu. Kıyamete hazırlanmak, kıyamet haberinin ana kaynağı olan Kur’ân’ı okuyup iman ve amel etmekle mümkündür. Unutmayalım ki, Kur’ân bizim bu günümüzün kitabı olduğu kadar, geleceğimizin de kitabıdır.

HER CANLI GİBİ KÂİNATIN ÖLÜMÜ GERÇEKTİR

Her canlı nasıl doğuyor, büyüyor ve ölüyor ise; kâinatın da doğumu, genişlemesi ve ölümü elbette söz konusudur. Her canlının ölümü nasıl Allah’ın takdirinde ise, kâinatın büyük ölümü de şüphesiz Allah’ın takdirindedir. Kıyametin kopması denilen kâinatın ölümü, şüphesiz bire bir bizi de ilgilendirir.

Kıyametin kopma emrine muhatap olması ve gerekli emirleri uygulaması için Cenâb-ı Hakk’ın “İsrafil” adlı büyük meleği görevlendirdiğini biliyoruz. Sevgili Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Sur sahibi İsrafil sur’u ağzına koymuş, kulağını da Allah’ın emrine açmış; ne zaman üflemekle emrolunsa derhal üfleyecek halde beklerken ben nasıl sevinebilirim?”

Bu söz Ashab-ı Kirama çok ağır gelince, Peygamber Efendimiz (asm): “Hasbünallahü ve ni’me’l-Vekil’ deyiniz” buyurdu.1 Demek, o büyük gününün korkusundan kurtulmak için, Allah’a sığınmaktan başka çaremiz yoktur!

KUR’ÂN’A GÖRE KIYAMET

Kur’ân, kıyametin kopuşu ile ilgili en yoğun haberlerin kaynağıdır. Kur’ân’ı dinleyelim:

1- Kıyametin ne zaman kopacağını Allah bilir:

* “Sana kıyametin ne zaman kopacağını soruyorlar. De ki: ‘Ona dair bilgi ancak Rabbimin katındadır. O’ndan başkası O’nun vaktini açıklayamaz. Kıyamet, gökler ve yer için çok büyük bir olaydır! Size ansızın geliverir.”2

* “İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: ‘Ona dair bilgi Allah katındadır.’ Sen nereden bileceksin? O çok yakındadır.”3

2- Kıyametin kopuşu dehşetlidir:

* “Ey İnsanlar! Rabbinizden korkun! Kıyamet Gününün zelzelesi pek büyük bir şeydir! Onu gördüğünüz an, her bir emzikli kadın emzirdiğini unutur. Her bir hâmile kadın çocuğunu düşürür. İnsanları sarhoş görürsün. Hâlbuki onlar sarhoş değillerdir. Lâkin Allah’ın azabı şiddetlidir.”4

3- Kıyametin kopuşu ile yeryüzü ve gökyüzü dağılacaktır; o gün yalanlanamaz:

* “Size vaad olunan muhakkak gerçekleşecektir. Yıldızlar karardığında, gökler yarıldığında, dağlar dağıldığında, Peygamberler ümmetleri hakkında şahitlik etmeye çağırıldında; bu şahitlik hangi güne bırakıldı? Hüküm gününe. Hüküm gününün ne olduğunu bilir misin? Yazıklar olsun o günü yalanlayanlara!”5

* “Sur’a bir defa üfürüldüğünde, yeryüzü ve dağlar yerinden kaldırılır, birbirine defalarca çarpmakla darmadağın edilir. İşte o zaman olan olmuştur. Gök yarılmış, intizamından çıkmıştır.”6

4- Kıyamet gününde insan ancak Rabbine sığınır:

* “Kıyamet günü ne zamanmış?” derler. Gözler kamaştığı, ay tutulduğu, güneş ve ay bir araya getirildiği zaman. İşte o gün insan, “Kaçacak yer neresi?” der. Hayır; sığınılacak hiçbir yer yoktur. O gün varılacak yer, ancak Rabbinin huzurudur. Yaptığı ve yapmayıp geri bıraktığı her şey o gün insana bildirilir.”7

5- Kıyamet, Sur’un birinci defa üflenmesiyle kopar, her canlı dehşete kapılır:

* “Sur’a üfürüldüğü gün, Allah’ın dilediklerinden başka göklerde ve yerde olan herkes dehşetle korkar. Hepsi de boyunlarını bükerek O’nun huzuruna gelirler.”8

6- Sur’un ikinci defa üflenmesiyle her canlı ölür:

* “Sur üfürülür. Ve Allah’ın dilediklerinden başka göklerde kim var, yerde kim varsa düşüp ölür.”9

7- Sur üçüncü kez üfürüldüğünde ise, bütün insanlar dirilir:

* “Sonra bir daha sûr üfürülür. Ve onlar kabirlerinden kalkıp bakışırlar. Yer, Rabbinin nuruyla aydınlanır. Levh-i Mahfuz açılır. Peygamberler ve şahitler getirilir. Sonra aralarında hak ve adaletle hükmolunur. Haksızlığa uğratılmazlar.”10

* “Ve sur üflenir. Onlar kabirlerinden kalkıp Rablerinin huzuruna koşarlar. ‘Eyvah bize!’ derler. ‘Yattığımız yerden bizi kim kaldırdı? İşte Rahman’ın vaadi bu. Meğer Peygamberler doğru söylemişler.’ İşte tek bir sestir ki, hepsi birden toplanıp huzurumuza getirilirler. O gün hiç kimseye haksızlık yapılmaz. Ancak işlediklerinizin karşılıklarını görürsünüz.”11

* “Muhakkaktır ki, kıyamet günü mutlaka gelecektir. Onda hiçbir şüphe yoktur. Ve Allah kabirde yatanları diriltecektir.”12

KIYAMETİ ÖLENLER DE HİSSEDERLER

Kıyametin kopuşunu bâkî ruhların da derecelerine göre hissedeceklerini belirten Bediüzzaman Hazretleri, bunu Kahır ve Celâl tecellilerinden meleklerin müteessir olmaları ile örneklendiriyor. Bediüzzaman’ın ifadesiyle, nasıl ki sıcak bir yerde bulunan insan, dışarıda kar ve tipi altında titreyenleri gördükçe akıl ve vicdan itibariyle üzülürse; tamamen şuur sahibi olan baki ruhlar da kâinatla bire bir ilgili olduklarından kâinatın büyük olayı olan kıyametin kopuşundan derecelerine göre etkilenirler. Azap ehli ise korku içinde, acı ve elem duyarak; saadet ehli ise, hayret ve heybet içinde, şaşkınlıkla ve birbirine müjdeleyerek kıyametin kopuşunu hissederler. Çünkü Kur’ân, kıyametle ilgili haberlerinde “Göreceksiniz!” diyor. Oysa dünyevî cisimleriyle kıyameti görenler ancak o saate yetişenlerdir. Öyleyse kabirde cesetleri çürümüş olsa bile bütün ruhlar kıyametin kopuşunu göreceklerdir.13

Kur’ân’a dayalı her haberi ve her hakikati delilleriyle ispat eden Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, Kur’ân’a ait olan Kıyametin kopması, yeni bir âlemin yaratılması ve ebedî saadetin verileceği ile ilgili haberleri bütün sıcaklığı ve ilginçliği ile kuvvetli sorular ve cevaplarla inanç dünyamıza taşır.

KIYAMET İLE İLGİLİ ALTI SORU

Bediüzzaman’a göre bir padişahın, sarayını veya şehrini yıkıp yeniden yapması söz konusu olunca ister istemez altı önemli soru gündeme gelir.

1- Niçin yıkacak? Buna sebep ve gerekçe var mıdır?

Eğer padişahın sarayı yıkmasının bir ihtiyaç olduğu, buna şiddetli bir sebep ve gerek bulunduğu ispat edilirse, şöyle bir soru daha gündeme gelir:

2- Bunu yıkıp yeniden yapacak derecede padişahın gücü-kudreti var mıdır? Bunu yapabilir mi?

Eğer padişahın muktedir olduğu, güç ve kuvvetinin eksiksiz bulunduğu, dilediği anda sarayını veya şehrini yıkabileceği ve yeniden kurabileceği ispat edilirse, şöyle bir soru daha sormak lâzım gelir:

3-  Bu sarayın veya şehrin yıkılması mümkün müdür?

Eğer bu sarayın yıkılması ve şehrin dağıtılması ve parçalanması imkân dâhilinde bir iş olduğu, padişahın gücü açısından bunun kolay bulunduğu ispat edilirse, şöyle bir soru daha kapımızı çalar:

4- Bu saray veya şehir gerçekten yıkılacak mıdır?

Padişahın gerçekten böyle bir niyeti, plânı ve projesi var mıdır?

Eğer, padişahın bu sarayı veya şehri gerçekten yıkacağı, buna ciddî olarak niyeti bulunduğu, bunu plân ve proje kapsamına aldığı ispat edilirse, şöyle bir soru daha sormak gerekir:

5- Peki bu sarayın veya bu şehrin yıkıldıktan sonra yeniden yapılması, ikame edilmesi, kurulması, ayağa kaldırılması, onarılması ve düzeltilmesi mümkün müdür? Yıkmak kolay olabilir, ama yapmak da imkân dâhilinde midir?

Eğer sarayın veya şehrin yıkıldıktan sonra yeniden yapılması ve hatta eskisinden daha güzel, daha görkemli ve daha donanımlı biçimde inşa edilmesine imkân bulunduğu ispat edilirse, şöyle bir soru daha sorulur:

6- Yeni bir saray gerçekten yapılacak mıdır? Yeni bir şehir hakikaten kurulacak mıdır? Saray ve şehir sahibinin gerçekten böyle bir niyeti, plânı ve projesi var mıdır?

ÂLEM YIKILACAK; AMA YENİDEN YAPILACAKTIR

Eğer padişahın sarayı yeniden yapacağı, şehri baştanbaşa eskisinden daha güzel biçimde kuracağı, buna gerçekten niyeti bulunduğu, bunu plân ve proje kapsamına aldığı, bunun için harekete geçtiği ispat edilirse… Bu defa anlaşılır ki—hiç şüphe yok—, bu saray ve bu şehir padişahın emriyle yıkılacak, bozulacak, dağıtılacak; sonra yeniden daha güzel ve daha muhteşem biçimde yapılacak ve yeniden hayat sahiplerine ve insanlara mesken kılınacaktır.14

Üstad Hazretleri bu çok sorulu ve cevaplı girişten sonra bu dünya sarayının ve kâinat şehrinin yıkılıp yeniden yapılmasının şiddetli gerekçesi bulunduğunu, bunu yapacak ustanın muktedir olduğunu; bu tahrip ve tamir işinin imkân dâhilinde bulunduğunu ve bu imkânın da gerçekleşeceğini izah ve ispat ediyor.

Bediüzzaman misallerle izah ediyor ki, ebedî saadet için gerekçe vardır. Ebedî saadeti verecek olan Allah (cc), muktedirdir. Âlemin harap olması, yıkılması ve dünyanın ölmesi imkân dâhilindedir. Bu imkân gerçekleşecektir. Yani âlem yıkılacaktır.

Hem sonra; âlemi yeniden var etmek ve insanları ihya edip haşir meydanında toplamak imkân dâhilindedir. Bu imkân da gerçekleşecektir. Çünkü bunun ciddî gerekçesi vardır. Bu işin ustası da bunu yapacak güçte ve ehliyettedir.

Dipnotlar:

1- Riyâz’us-Sâlihîn, 408.
2- A’râf Sûresi, 7/187.
3- Ahzâb Sûresi, 33/63.
4- Hac Sûresi, 22/1,2.
5- Mürselât Sûresi, 77/7-15.
6- Hâkka Sûresi, 69/13-15.
7- Kıyâmet Sûresi, 75/6-13.
8- Neml Sûresi, 27/87.
9- Zümer Sûresi, 39/68.
10- Zümer Sûresi, 39/68, 69.
11- Yâsîn Sûresi, 36/51-54.
12- Hac Sûresi, 22/7.
13- Mektûbât, s. 61, 62.
14- Sözler, s. 476.