Kadere fetva verdirmenin dayanılmaz sorumluluğu

Bir yıldan beri Nurcuların üzerinde aymaz bir sıkıntı dönüyor. Üstadlarının “vazife-i hayatım” dediği ve basım, dağıtım, denetim, tashih, tanzim, şerh ve neşir hakkını Nur Talebelerine verdiği Risaleleri Nur Talebeleri basamıyorlar, neşredemiyorlar.

Ve Risaleleri oldum olası iç tehdit gören devlet, bu kitapların basım ve neşir hakkını Nurcuların elinden kendi inhisarına almak için kolları sıvadı.
Oysa Nurcuların Üstadı diyor ki:
“Hak ve hakikat inhisar altına alınmaz. İman ve Kur’ân nasıl inhisar altına alınabilir? Siz dünyanızın usûlünü, kanununu inhisar altına alabilirsiniz. Fakat hakaik-i imaniye ve esâsât-ı Kur’âniye, resmî bir şekilde ve ücret mukabilinde, dünya muamelâtı suretine sokulmaz.”1
Devlet bu işi Nurcuların elinden alacak ve matbaaları susturacak!
Devletin, Risale neşrine zarar vermesi ve darbe vurması için artık bundan böyle büyük şeyler yapmasına gerek kalmayacak; kılını kıpırdatmaması yeterli olacak.
Fakat bu arenada bizim devlete veya siyasetçiye yüklenmemiz de boşuna! Çünkü bu işin en büyük vebali devletin değil, siyasetçinin de değil.
Bu işe kader fetva verecek olursa, en büyük vebal topyekûn Nur Camiasının olur! Kader canibinden bakarsak, bu işin altında Nurcular kalır.

Kader Fetva Verirse

Açık söyleyeyim, bu işe kader fetva vermezse mesele yok; kimse bir şey yapamaz!
Ya kader fetva vermişse… İşte ondan dehşet almalı.
Kader kusura ve gaflete ceza keserek insanı terbiye eder. Duâ edelim ki Rabbim, bu terbiyeyi şiddetli kılmasın! Nurcuları ihlâsla, uhuvvetle imtihan etmesin. Bizi bize dost kılsın, hasım kılmasın. Âmin.
Elimdeki Nur nimeti, gafletim yüzünden benden uzaklaşıyorsa tövbe etmekten ve Nura tarziye vermekten başka çarem kalır mı? Öyleyse ben, bu gafletten bana düşen hisseye bakarım. Hayıflanacaksam kendime hayıflanırım! Kınayacaksam kendimi kınarım! Ve derim ki:

Ey Haddinden Tecavüz Etmiş Nefs-i Pürvesvâs!

Sen, kırmızı kitaplarını devlet inhisarına veren iflâh olmaz çabalar neticeye ulaşsın diye duâ ediyorsun!
Soruyor musun neden ben basamıyorum diye? Matbaan mı yok? Yoksa günahın mı çok? Yahut sen basacaksın, devlet denetleyecek; öyle mi?
Bir yıldan beri ülkemizin üzerinde maddî-manevî sıkıntıların ve göz yaşartıcı faciaların eksik olmayışı, bu sakim sürecin Allah’ın gayretine dokunduğunun delili olduğunu anlamıyor musun?
Bir faciaya doğru sürükleniyorsun sen, farkında mısın?
Bak dostum, kader bir meselede kolay fetva vermez!
Gel; eğri otur, ama doğru düşün, doğru karar ver, doğru duâ et!
Elli yıldan beri problemsizce bastığın, neşrettiğin, denetlediğin, dağıttığın, hizmet ettiğin Risaleni basamaz, dağıtamaz, neşredemez, denetleyemez, hizmet edemez duruma düşersen, bunun hesabı da, vebali de sana çıkar! Kimseye çıkmaz!
Bir facianın ucundasın; lütfen uyan!

Günahını, Vebalini, Kusurunu Bir Gör

Kendini bir sorgula iki gözüm: İstersen İhlâs Risalelerini kendine vur! İstersen Uhuvvet Risalesini; ya da Şuâlar’ı; yahut Lâhika Mektuplarını kendine vur! İstersen Beyanat ve Tenvirler’i, yahut Hizmet Rehberini, veya Haşir Risalesini, yahut Şükür Risalesini, veya Hasbiye Risalesini kendine vur!
Hangisine karşı kusur yaptın? Yoksa hepsine karşı mı?
Sende bir hal var dostum; sen normal değilsin!
Sen tövbe et ve şu kırmızı kitaplarına bir dön, onları bir anla, onları kafana bir anlat! Günahını, vebalini, kusurunu, taksiratını bir gör!
Gör ki, devlet senin kırmızı kitabınla ilgilenmez, onu dert edinmez, bunun uhrevî hesabını düşünmez, senin hizmet bildiğini hizmet bilmez, bir genç imansız olmuş derdinde olmaz!
Lütfen uyan!
Uyumaya devam edersen, yarın mahşerde Üstadının yüzünü görmeye yüzün olmayacak! İmam-ı Ali’yi (ra) görünce yüzün kızaracak! Peygamberinin (asm) huzuruna varmaya hicap edeceksin!
Tövbe et! Allah tövbeleri kabul eder.
Kadere fetva verdirmenin dayanılmaz sorumluluğunu üzerinde taşıma!

Dipnot:

1- Mektubat, s. 72.