Irklar, renkler ve insanlık

Bolu’dan Burhan Alsan: “İnsanlar neden ırklara, milletlere ve farklı etnik kimliklere göre yaratılmıştır?”

İNSANLIĞIN ŞİFRELERİ

Kur’ân insanlığın atası olarak Hazret-i Âdem’in (as) yaratıldığını bildirir. Hazret-i Âdem’in (as) renginin beyaz mı, sarı mı, siyah mı olduğu konusunda ise Kur’ân’da herhangi bir ayrıntıya rastlamayız. Kur’ân ana ilke olarak “insanlık” kavramı üzerinde durur ve insanın yeryüzünde halife olarak var edildiğini bildirir.1 Kur’ân’ın açıkça bildirmediği bir konu; gücü yettiği oranda ilimlerin konusudur.

Bilindiği gibi, kalıtsal özellikler ve farklılıklar nesiller arasında DNA molekülleri ile aktarılmaktadır. Nasıl bir genetik yapı içinde insanoğlu beyaz ırka, sarı ırka ve zenci ırka ayrıldı? DNA içinde nasıl bir şifrelemedir ki, insanların renk bakımından farklı karakterlere ayrılmasına sebep oldu?

Bu ve buna benzer sorular dinin doğrudan ve açıkça bildirmediği, ancak insanı üzerinde düşünmeye, tefekküre sevk ettiği; Biyoloji ve Antropoloji gibi insanın genetik yapısını inceleyen bilim dallarının da araştırma konuları olan hususlardır.

ASLOLAN İNSAN OLMAKTIR

Esas olan şudur: Beyaz da, siyah da, sarı da, kızıl derili de insandır. Aralarında temel karakterler ve insanî duygular açısından “renkten” başka hiçbir farklılık yoktur. Ancak temel duygu ve karakterlerde farklı olmayan insan, hususî özelliklerde ve özel karakterlerde alabildiğine farklı yaratılmıştır. Zaten insan nev’i, çok tipli ve çok ırklı bir varlıktır. İnsan nev’inin farklı ırklardan, tiplerden ve kavimlerden oluşu bunu gösterir. İnsanoğlunun kromozomlarının kromonema ipliklerinde dizili olan kromatin tanelerinde bulunan genlerden bir tanesinin farklı şifre almasıyla, yani “bir tek gen” farkıyla insanların ırklara, tiplere ve cinslere ayrılmasını günümüzde insan bilimleri izah edebiliyorlar.

Kur’ân bu ırk, renk, kavim ve millet farklılığının hikmetini şöyle bildirir: “Ey İnsanlar! Doğrusu Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki, Allah yanında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah her şeyi bilen ve her şeyden haberdar olandır.”2

Kur’ân tebliğinde ırkları ayırmamış, hepsini bir muhatap kabul etmiştir. Olumsuz mânâda ırk anlayışını (ırkçılığı) bin dört yüz yıl önce temelinden yıkan Allah Resûlü (asm) Vedâ Hutbesinde: “Ey İnsanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Arabın Arap olmayana takvâdan başka üstünlüğü yoktur” buyurmak sûretiyle zihinlerde de bir inkılâp meydana getirmiş, beyaz olsun, sarı olsun, siyah olsun, kırmızı olsun bütün insan ırklarını “îmân” etmesi şartıyla kardeş îlan etmiştir.

Demek, Allah beyazdan siyah yarattığı gibi, siyahtan da beyaz yaratmıştır.

ESAS OLAN ALLAH’IN İRADESİDİR

Fıtrat da, şerîat da, yaratılış da, hüküm de Cenâb-ı Hakk’a aittir. O dilerse hükmünü ve şeriatını değiştirir, dilerse fıtratları ve yaratılışları değiştirir. Renkleri ve ırkları karıştırır.

Hüküm ve irade O’nundur.

Biz buna iman ediyoruz.

Cenâb-ı Allah nasıl ilk insanın harcını bizzat kudret eliyle yoğurdu ve yarattıysa, ikinci ve üçüncü batındaki insanları da, nihayet bütün batınlardaki insanları da renkleriyle, ırklarıyla, cinsleriyle, karakterleriyle, milletleriyle kendi yüksek iradesiyle takdir ve halk etmiştir.

Bunlar için bir etkileşimden çok, doğrudan Allah’ın takdirinin ve iradesinin esas olduğunu düşünmek tevhid inancına daha uygundur.

Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi, 2/30.
2- Hucurât Sûresi, 49/13.