Gayr-ı müslimler cennete mi, cehenneme mi gider?

Ümraniye’den Mustafa Aydın: “Gayr-ı müslimler cennete mi, cehenneme mi gider? Bir arkadaşımızın gayr-ı müslim bir arkadaşı var. Nasıl davransın?”

KUR’ÂN’IN SEMASINDAN GELEN RAHMET MÜJDESİ

İçinde bulunduğumuz helâket ve felâket asrına Bediüzzaman Hazretleri bir yönüyle fetret dönemi diyor. Son Peygamberin (asm) dini var, sünneti var, kitabı varken, fen ve felsefeden dine ve imana yapılan saldırıların Müslüman’ın imanında oluşturduğu hasarlar, sarsıntılar, savrulmalar, derin yaralar ve verdiği lâkaytlıklarla Müslüman bu asırda kendini ve kimliğini kaybetmiştir. İmanını kaybetmek tehlikesiyle burun buruna gelmiştir. Bu bir kaostur, bir fetrettir.1

Bu fetretten kurtarmak için, Kur’ân’ın semasından bir rahmet müjdesi olarak Risale-i Nur inmiştir. Risale-i Nur’un mesaj kuşağı bütün dünyadır. Bu asırda Risale-i Nur’a ulaşanların, ellerindeki iman hakikatlerini paylaşmak noktasında ulaşmayanlara karşı vazifeleri vardır.

Dolayısıyla biz bu asırda Müslüman’a da, Hıristiyan’a da, Cennet’e mi, Cehennem’e mi gideceğini düşünmeden elimizdeki hidayet rehberini, dilimiz döndüğü kadar, imkânımız olduğu kadar ulaştırmaya devam edeceğiz. Neticeyi Cenâb-ı Allah’a bırakacağız. Hakikatleri ulaştırmaktan elimizi gevşetmeyeceğiz.

Vazifemiz budur! Rabbim yardımcımız olsun.

GAYRI MÜSLİMDEN ARKADAŞIMIZ VARSA…

Gayr-i Müslim’den bir arkadaşımız varsa, bu, elimizdeki hakikatleri paylaşmak için daha iyidir. Bize, ona doğru İslâm’ı tanıtma, tebliğ etme ve dinimizin güzelliklerini anlatma imkânı sunar. Onun, üzerinde ısrar ettiği itikatları ve görenekleri varsa saygı duymak, ama ona meyletmemek bizim için yeterlidir.

OKU:   Dünya manzaraları Cennette üzüntü vermeyecek mi?

Onun Cennet’e mi, Cehennem’e mi gideceğinin hesabını gelin; biz yapmayalım. O’nu Cennet’e veya Cehennem’e göndermeyelim. Biz ona Kur’ân’ın mesajını iletmeye çalışalım.

Kur’ân diyor ki: “De ki: “Ey kitap ehli! Bizimle sizin aranızda ortak olan söze gelin: Yalnız Allah’a ibadet edelim. O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâh edinmesin.”1

Gayr-i Müslim arkadaşımıza bu ortak sözü şöyle aktarabiliriz: “Biz Hazret-i İsa’ya (as) inanırız. Hazret-i İsa’ya inen İncil’e de inanırız. Bu bizim iman esaslarımızda vardır. İnanmazsak imanımız tehlikeye girer. Hazret-i İsa (as) nasıl Allah’ın Peygamberi idiyse, Hazret-i Muhammed de (asm) Allah’ın Peygamberidir. İncil nasıl Allah’ın kitabı idiyse, Kur’ân da Allah’ın kitabıdır ve son kitabıdır. Bizim sizden farkımız, biz Hazret-i İsa’ya (as) ilah demeyiz. Hazret-i Muhammed’e de (asm) ilah demeyiz. Her ikisi de Allah’ın elçisidir deriz. Gelin; Kur’ân’ın çağırdığı ortak sözde buluşalım. Biz Hazret-i İsa’ya (as) iman ettiğimiz gibi, siz de Hazret-i Muhammed’e (asm) iman edin!”

Bu minvalde konuşulur ve iletişim kurulursa, gayr-i müslimle arkadaşlığımızdan biz bir şey kaybetmeyiz, ama arkadaşımız çok şey kazanır. Onun iman etmesine vesile olabilirsek biz de inşallah Allah’ın rızasını kazanmış oluruz.

Bu da bizim için, inşallah dünya servetinden daha üstün bir rahmet olur.

Dipnotlar:
1- Kastamonu Lâhikası, Yeni Asya Neşriyat, İstanbul, 2011, s. 146-148,
2Âl-i İmran Sûresi, 64.

OKU:   Mahşerde insanlar çıplak mı olacaklar?

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir