Gaybî işaretler

ŞAH-I NAKŞIBEND’İN (KS) MÜJDESİ

5- Nakşibendî tarikatının kurucusu Şah-ı Nakşıbend Hazretleri, meşhur ve müessir Evrad-ı Bahaiyesinin hatimesinde 19 defa “Nur” isminden bahsetmek suretiyle Risale-i Nur’dan haber veriyor, Risale-i Nur’u âleme müjdeliyor. Bediüzzaman diyor ki: “Şah-ı Nakşibend, Gavs-ı Azam gibi Risale-i Nur’u ve kudsî hizmetini keşfen müşahede edip tahsinkârâne haber vererek ona işaretler ediyor.”1

Unutmamak lâzım ki: Büyük ihbarlar imtihan sırrını incitmemek için işaret diliyle olur. Çok açık ifadelerle olmaz.

İMAM-I RABBANÎ’NİN (KS) MÜJDESİ

6- İmam-ı Rabbânî (ks) Mektubat adlı meşhur eserinde yetmiş dördüncü ve yetmiş beşinci mektupları “Mirza Bediüzzaman’a Mektup” başlığı ile kaleme alıyor.2 Malum, Bediüzzaman’ın babasının ismi Mirza’dır. Bu mektupta İmam-ı Rabbanî’nin (ks) keşfi, Bediüzzaman’ın da bu hitaba mazhariyeti söz konusudur. Yetmiş beşinci mektupta Bediüzzaman’a hitaben “Tevhid-i kıble et!” buyuran İmam, Bediüzzaman’ın yalnız ve aracısız olarak Kur’ân’ın feyiz ve keşfiyatına mazhar olduğunu müşahede ediyor.3 Bu emirle İmam, Bediüzzaman’ın “Ferid” makamına sahip bulunduğunu da haber vermiş oluyor. Tasavvuf Tarihinde Gavs-ı Azam Abdülkadir-i Geylânî’den (ks) beri Ferid makamına mazhar başka bir zat bilinmiyor. Bu makama mazhar olan evliya aradan şeyh ve vasıtaları, kutup ve gavsları kaldırarak doğrudan Kur’ân’dan ve Resulullah’tan (asm) feyiz alır ve müstakil, farklı ve müstesna bir hizmet tarzı ortaya koyar.

Bediüzzaman Hazretleri bu asırda tarikattan farklı bir hizmet tarzı ortaya koymuştur ve İmam-ı Rabbânî bu evsafı nedeni ile Bediüzzaman’ı üç yüz sene öncesinden müjdeleyerek âleme ilan etmiştir.

OKU:   İncil´de müjdelenen peygamber

Bediüzzaman Risale-i Nur’un bu müstakil ve müstesna özelliklerini şöyle açıklıyor:

“Risaletü’n-Nur sair ulemanın eserleri gibi, yalnız aklın ayağı ve nazarıyla ders vermez ve evliya misilli yalnız kalbin keşif ve zevkiyle hareket etmiyor. Belki akıl ve kalbin ittihat ve imtizacı ve ruh ve sair letaifin teâvünü ayağıyla hareket ederek evc-i âlâya uçar. Taarruz eden felsefenin değil ayağı, belki gözü yetişmediği yerlere çıkar, hakaik-i imaniyeyi kör gözüne de gösterir.”4

MEVLÂNA HALİD-İ BAĞDADÎ’NİN (KS) MÜJDESİ

7- Resulullah’ın (asm) işaret buyurduğu imamların ve müceddidlerin on ikincisi Mevlâna Halid-i Bağdadî Hazretleri (ks), yaklaşık hicrî 1200’lü yıllarda Bağdat dairesinde hizmetini ortaya koymuş ve kendisinden yüz sene sonra geleceği beklenen Bediüzzaman’a cübbesini ve sarığını göndermiştir.5 Hayatı boyunca hiç kimseden bir çöp kadar bile hediye almayan Bediüzzaman, Asiye hanımın eliyle gelen bu cübbeyi kabul ediyor ve “O mübarek ve yüz yaşında cübbeyi giyiyorum. Cenab-ı Hakk’a yüz binler şükrediyorum.” buyuruyor. Hatta Bediüzzaman bu cübbeyi talebelerine giydiriyor. Bu suretle, bu dâvânın, talebelerinin şahs-ı manevisinin omzunda yükseleceğine işaret buyuruyor.6

Ekser âlimler ve keşif sahibi evliya, Mevlâna Halid-i Bağdadî’den sonra Mehdi geleceği üzerinde birleşmişlerdir.7 Mevlâna Halid-i Bağdadî’den sonra ise hem Hasenî, hem Hüseynî olarak ehl-i beytin iki zincirini şahsında birleştiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri gelmiştir. Mevlâna Halid kendisine bir asır öncesinden cübbesini göndermek8 sûretiyle de, kendisinden önce imametini ve mehdiyetini tanımış ve aslında âleme ilân etmiştir.

OKU:   Risale-i Nur’a vefa nasıl anlaşılmalıdır

İ’CAZ-I KUR’ÂN’IN BEYANI RİSALE-İ NUR’LA OLMUŞTUR

Yukarıda bir kısmı zikredilen işaretlerin Bediüzzaman’ın hayatında da makes bulduğunu görüyoruz. Birkaç örnek:

8- Bediüzzaman kendisi bir vakıa-i sadıkada görüyor ki, meşhur Ağrı dağı müthiş derecede infilak ediyor. Dağlar gibi parçaları dünyanın her tarafına dağıtıyor. O dehşet içindeyken merhum validesine, “Ana korkma! Cenab-ı Hakk’ın emridir. O hem Rahîm’dir, hem Hakîm’dir” diyor. Birden mühim bir zat beliriyor ve âmirâne şöyle diyor:

“İ’caz-ı Kur’ân’ı beyan et!”

Bediüzzaman kendisi bu vakıayı şöyle tevil ediyor: “Uyandım; anladım ki, bir büyük infilak olacak. O infilak ve inkılâptan sonra Kur’ân etrafındaki surlar kırılacak. Doğrudan doğruya Kur’ân kendi kendini müdafaa edecek. Ve Kur’ân’a hücum edilecek; i’câzı onun çelik bir zırhı olacak. Ve şu i’câzın bir nevini şu zamanda izharına, haddimin fevkınde olarak, benim gibi bir adam namzed olacak ve namzed olduğumu anladım.”9

Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 152.
2- İmam-ı Rabbanî, Tercüme: Abdülkadir Akçiçek, Mektubat, Çile Yayınları, İstanbul, 1977, s. 202-205.
3- Mektubat, s. 340; Mesnevî-i Nuriye, s. 10; Tarihçe-i Hayat, s. 122.
4- Kastamonu Lâhikası, s. 13.
5- Sikke-i Tasdik-i Gaybi, s. 148.
6- Şualar, s. 272; Tarihçe-i Hayat, s. 374.
7- Sikke-i Tasdik-i Gaybî, s. 94; M. V. Küfrevî, Son Mehdî. Bediüzzaman, İttihat Yay., İstanbul, 2011, s. 65.
8- Kastamonu Lâhikası, s. 86, 87.
9- Tarihçe-i Hayat, s. 44, 174; Mektubat, s. 357

OKU:   Said Nursî vatanperver bir âlimdir

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir