Erkek yetkili hanımlara ders verebilir mi?

Malatya’dan okuyucumuz: “Hanımların bulunduğu bir toplantıda bir erkek yetkili ders verebilir mi veya alanıyla ilgili bilgilendirme yapabilir mi?”

 

SEMİNERLER BİR NEVİ FİİLÎ DUÂLARDIR

Gazetemiz bünyesinde bir süreden beri duyuruları yapılarak genç arkadaşların gazetecilik konularında bilgilendirilmesi ve ilgisi ve merakı olanların yetiştirilmesi amacıyla seminerler tertip ediliyor. Bu seminerlere ilgi gösteren ve kendini yetiştirme çabası içinde olan genç arkadaşlarımızı ve organizasyon heyetini tebrik ediyoruz.

Hızla gelişen dünyamızda, gazetecilik de dâhil çeşitli sosyal meselelerde gençlerin eğitimine seminer düzeyinde önem veren organizasyonlar hizmet adına alkışlanmaya değer adımlardır. Sosyal muhtevalı seminerler, Risâle-i Nur’un geniş kitlelere tebliğ edilmesinin fiilî duâlarından başka bir şey değildir. Bu fiilî duâya katılmak, destek vermek veya en azından sözlü duâ ile güç vermek her Risâle-i Nur okuyucusunun borcudur. Bu, rahmet-i İlâhiyenin kapısını fiilî duâlar ile çalmaktan başka bir şey değildir.

Öte yandan erkek hizmetlerinin inkişafına ehemmiyet veren Bediüzzaman’ın, hanım hizmetlerine de ayrı bir değer atfettiğini görüyoruz: “Nurda şefkat esas olmasından, hanımlar o cihette ileridir ve Nurlara ciddî yapışıyorlar. Ben “kardeşlerim” dediğim zaman, hanım hemşirelerimi kardeşler içinde kastederim. Bütün mektuplarımda onlar dahi muhataplarımdır.”1

“Mübarek hanımların, kıymettar ve halis ahiret hemşirelerimin, Risale-i Nur’un intişarına gösterdikleri fedakârlık, beni ve bizi kemal-i sürurdan ağlattırdı. Zaten Risale-i Nur’un mesleğindeki en mühim bir esası şefkat olduğundan ve şefkat madenleri de hanımlar olduğundan, çoktan beri beklerdim ki, kadınlar âleminde Risale-i Nur’un mahiyeti anlaşılsın.”2

HAYÂ ÖĞRENMEYE MÂNİ DEĞİLDİR

“Hayâ imandandır.”3 buyuran Peygamber Efendimiz (asm), ilim öğrenmeyi kadın erkek her Müslüman’a farz kılıyor.4 İlim öğrenmek ile ar ve hayâ birbiri ile tezat teşkil etmez. Hayâ kişiyi günahlardan alıkoyan bir koruluktur, ilimden alıkoyan bir engel değildir.

Hazret-i Âişe validemiz (ra) derdi ki: “Ensar kadınları ne iyi kadınlardır! Onların dinlerini öğrenmelerine hayâ mani olmamıştır!”5

Rifaa el-Kurazî’den boşandıktan sonra Abdurrahman bin Zübeyir (ra) ile evlenen bir kadın daha sonra Peygamber Efendimiz’e (asm) gelerek mahrem bir problemini anlattı ve dinimizin hükmünü sordu. O sırada Peygamber Efendimizin (asm) yanında Hazret-i Ebû Bekir (ra) bulunuyordu. Kapıda da içeri girmek için Hâlid bin Saîd (ra) müsaade bekliyordu. Kadının Peygamber Efendimize (asm) mahrem bir meseleyi halk deyimiyle sembolize ederek sorduğunu işiten ve bunu o makama yakışıksız bulan Hz. Hâlid, Hz. Ebû Bekir’e (ra) seslendi:

“Yâ Ebâ Bekir! Bu kadın Resûlullah’ın (asm) yanında neler söylüyor?”

Peygamber Efendimiz (asm) Halid’i uyardı ve: “Kadın dininin hükmünü öğreniyor!” buyurdu. Kadına da gerektiği şekilde açıklamada bulundu.6

İSLÂM İTİDAL DİNİDİR

Örnekler arttırılabilir. Haram duygulardan kulunu “kıskanan”7 önce Cenâb-ı Allah’tır. Bununla beraber, bizzat Cenâb-ı Allah’ın, gerçekleri açıklamaktan hayâ etmediğini Kur’ân bildiriyor!8 Nitekim Asr-ı Saadet de dâhil İslâm tarihi boyunca, mesele eğitim olunca, muallimin erkek veya kadın olduğuna bakılmadan, erkek veya kız öğrencilere talim eylemesi hususunda fetva ve buna göre de istihdam söz konusu ola gelmiştir.

Elbette bu konuda su-i istimaller olmamalıdır. Elbette su-i istimallere karşı tedbir de alınmalıdır. Elbette toplumun ve insanların ar ve hayâ damarları yırtılmamalıdır.

Fakat alanında yetişmiş bir öğretim elemanı varsa, öğretim elemanının erkek veya kadın olduğuna veya öğrencinin kız veya erkek olduğuna bakılmadan, söz konusu alanla ilgili derslerden ve paylaşımlardan kız veya erkek öğrencilerin, ayrı ayrı dersliklerde olmak kaydıyla faydalanmalarında dinen bir sakınca görülmez. Aksi halde ifrata gidilmiş olur. İslâm ifrat dini değil, itidal dinidir.

Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 156.
2- Kastamonu Lâhikası, s. 66.
3- Kütüb-ü Sitte, 7238.
4- Kütüb-ü Sitte, 1/134.
5- Kütüb-ü Sitte, 1/13.
6- Müslim, Nikâh, 17/112; Nesâî, Talak, 9, 10; Kütüb-ü Sitte, 1/13.
7-Tirmizî, Rezaat, 14. 8- Ahzab Sûresi: 53.