İsmail Subaşı Bey: “Barla Lâhikası’nda, ‘Seyda’nın bintü’l-fikri o güzel kıza, Hulûsi ile Abdülmecid’den maadâ her kim bakarsa câiz değildir. Mahrem olanlar da, bu hususta nâmahremdir.’ cümlesinde kast edilen mahremiyet nedir?”
Yedinci Kısmın Önemli İşaretleri
Bu cümle, Hulûsi Bey’in Barla Lâhikası’nda geçen bir mektubundandır ve Abdülmecid Efendi’ye aittir. Hulûsi Ağabey, Yirmi Dokuzuncu Mektubun, çok sıkıldığı bir günde eline ulaştığını; gözlerinin böyle bir nûra, aklının böyle bir derse, hasta vücudunun böyle bir ilâca, muztarip ruhunun böyle bir tesellîye çok muhtaç olduğu bir zamanda bu eserin yetişmesinin tesâdüf olmadığını, tam bir rahmet ve inâyet olduğunu beyan ediyor.
Hulûsi Ağabey, mektubunun ilerleyen satırlarında; Yirmi Dokuzuncu Mektubun Yedinci Kısmını Abdülmecid Efendi’ye gönderdiğini ve Abdülmecid Efendi’nin bu eserin şimdilik mahrem tutulmasının daha uygun olacağını yazdığını kendi cümlesiyle naklediyor. Bu cümlede geçen “kız” kelimesi, Yirmi Dokuzuncu Mektubun Yedinci Kısmının “güzelliğinden ve mahremiyetinden” kinayedir.
Fakat Hulûsi Bey, bu eserin de diğer eserler gibi muhtaç ellere ulaştırılmasında hiçbir sakınca görmediğini, aslında Abdülmecid Efendi’nin endişesinde çok samimî olduğunu; fakat, Risâle-i Nûrlar’la alâkadar olanların bu hakikatlerden mahrum bırakılmalarını uygun bulmadığını ve bu kudsî eserin tamamen hapsedilmesini lâyık görmediğini kaydediyor. Netice itibariyle yardımcımızın Allah olduğunu belirtiyor.
İngiliz Kaynaklı Tahribatlar
Yedinci Kısım, bu asırda İslâm şeairine verilen tahribattan, ecnebi oyunlarıyla İslâmiyet’te inkılâp yapmanın cinayet olduğundan bahsediyor. Abdülmecit Ağabeyce bu sebeple mahrem görüldüğü anlaşılıyor. Yedinci Kısmın muhtevasına bakalım: Adı: İşarat-ı Seb’a. Üstad Hazretleri burada üç suale yedi işarette cevap veriyor.
Sualler çetin ve dehşetli. Ecnebileri körü körüne taklit edenler, şeair-i İslâmiye’yi değiştirme cesaretini ecnebilerden alıyorlar. Diyorlar ki: “Londra’da imana gelenler ezanı ve kameti kendi lisanlarına tercüme ediyorlar. Âlem-i İslâm da buna karşı itiraz etmiyor. Demek bir cevaz var ki sükût ediliyor?”
Soru Londra’yı öne sürdüğüne göre, demek oyun da Londra kaynaklıdır. Nitekim son üç yüz yıldan beri Osmanlı ülkesine ve âlem-i İslâm’a gelen ajanlar da kahir ekseriyet Londra kaynaklıdır.
Bu dehşetli soruya Üstad Hazretleri kitabın ortasından cevap veriyor. Ve lâfını hiç esirgemiyor. Frengistan diyarının bu memlekete örnek olamayacağını, bin yıldan beri bu memleketin taşına toprağına İslâm’ın ruhunun kazındığını, bunu silmeye kimsenin cür’et edemeyeceğini, ulema-is’sûun İmam-ı Azam’ın beş cihette hususî olan fetvasını su-i istimal ettiğini, ibadet dilinde Arabî aslından yüz çevirmenin dini terk etmek ve dine cinayet olduğunu anlatıyor.
Felsefenin Dallarıyla İslâmiyet Bağlanmaz
İkinci işarette Avrupa’da Katolik mezhebini terk edenlerin Protestanlık mezhebi çerçevesinde yine Hıristiyan kaldıklarını, bizde de bir dinî inkılâp yapılırsa yine Müslüman kalabileceğimizi iddia edenlere karşı, çok yönlü verilmiş harika bir cevap görüyoruz.
Üçüncü İşarette, dinî taassubun bizi geri bıraktığını, Avrupa’nın taassubu bıraktıktan sonra ilerlediğini iddia edenlere karşı, “Yanlışsınız ve aldanmışsınız! Veya aldatıyorsunuz! Çünkü Avrupa dinine mutaassıptır.” diye başlayarak, dinin özünü dalâlet ehlinin kafasına geçiren müessir bir cevap buluyoruz.
Dördüncü İşarette Bediüzzaman, bid’at ehlini ikiye ayırıyor: Birinci kısım, dini milliyet değerleriyle güçlendirmek için bidat yoluna sapanlar, ikinci kısım ise unsuriyet hesabına dinde tahribat yapanlardır. Her iki yol da batıl ve çıkmaz yoldur.
Bu kısımda Bediüzzaman, bu asırda sosyalizmin unsuriyet fikrini kırdığını, milliyet asrının geçtiğini, İslâmiyet milliyetine yeniden dönmemiz gerektiğini işliyor. Hatta unsuriyet fikrinde ileri gidilirse kabil-i iltiyam olmayan bir inşikak çıkacağını haber veriyor.
Beşinci ve Altıncı İşaretlerde ahirzaman hadisatı ile ilgili bilgiler var.
Yedinci İşarette de felsefenin dallarıyla İslâmiyet’i bağlamanın, ecnebi oyunlarıyla İslâmiyet’te inkılâp yapmanın mümkün olmadığı gerçeği dile getiriliyor.
Günün Duâsı
Allah’ım! İslâm ümmeti olarak bizi bidat ehlinden kılma! Bizi dalâlete atma! Bizi gazabına uğratma! Bizi ahir zamanın dehşetli fitnelerinden koru! Âmin
Benzer konuda makaleler:
- Ondokuzuncu mektuba dair
- Kur’ân’dan remizler: Rumuzat-ı Semaniye
- Bir istikamet şehidi: Binbaşı Asım Bey
- Kör kuyunun sırrı
- Kuyuya üflenen sırlar
- Bir Kur’ân hazinesi: Rumuzat-ı Semaniye
- Dostluk, kardeşlik, talebelik
- Hava ve elektrikten yaratılan zîşuur mahlûklar kimlerdir
- Risâle-i Nur ve yazı dili
- Dostluk, kardeşlik, talebelik
- Mahrem olsunlar diye süt kardeşliğine izin var mıdır?
- Çocuk Olması İçin Okunan Dua
- Dünya dardır ve sıkıcıdır
- Yer küremizin seyahati
- Bir milyar kilometrekarelik bir yörüngede yol almak