Duâda sınır yoktur

Balıkesir’den okuyucumuz: “1- ‘Ben bazen hanımıma lâtife olarak ‘Allah seni bildiği gibi yapsın’ diyorum. Eşim bunu bedduâ olarak kabul ediyor. Allah seni bildiği gibi yapsın demek bedduâ etmek midir?

2- Ben bazen uzanarak okuma yapıyorum. Uzanarak Risale-i Nur okunur mu? Bir mahzuru var mıdır?”

 

1- Sözlerimizi ne kadar bulmacalıktan çıkarabilirsek o ölçüde çevremizle iletişim kurmamız kolaylaşır, o ölçüde anlaşılır insan oluruz. Nitekim bu veya buna benzer nereye çeksen giden bulmaca sözler bize de söylense, biz de “Acaba bana bedduâ mı etti?” diyebiliriz.

Bu sözü bedduâ niyetiyle söylemediğiniz açık. Fakat duâ mahiyetinde bir lâtife olması için de fazla kapalı. Bunun yerine, “Allah senin iyiliğini versin.” “Allah seni iyilikle mükâfatlandırsın” gibi açık ve anlaşılır lâtifeler yapılırsa hem duâ niyetine geçer, hem yanlış anlamalara meydan verilmemiş olur, hem lâtife yerine geçebilir.

2- Allah’ı anmanın, zikretmenin, tefekkür yapmanın veya bu maksatla kitap okumanın şartı ve kuralı yoktur. Kabul edegeldiğimiz malûm saygı şekilleri, çerçevesi ve sınırları örfümüzce çizilmiş şekillerden ibarettir. Bu şekillere uymakla saygı duyulduğu söylenir. Fakat uymamakla günah işlenmiş olduğu söylenmemeli. Söz gelişi, hiçbir sebep yokken, kitap okurken düzgün biçimde oturmak yerine uzanmayı tercih etmek ve bunu alışkanlık haline getirmek sağlıklı bir davranış biçimi olarak görülmemeli. Bununla beraber, yorgunluk hissedildiği zamanlarda, bazen, okuma motivasyonunu sağlamak amaçlı, uzanarak veya sair biçimlerde okumayı günah ilân etmeye de gerek yok.

Kur’ân her halimizle Allah’ı anmamızı önerir. Buyurur ki: “Onlar ki, ayakta iken de, otururken de, yatarken de daima Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışını tefekkür ederler. ‘Bunları boş yere yaratmadın ey Rabbimiz’ derler. ‘Seni bütün noksanlıklardan tenzih ederiz. Sen de bizi Cehennem azabından koru. Rabbimiz, Sen kimi Cehennem ateşine koyarsan, onu muhakkak rezil etmişsindir. O zalimlerin hiçbir yardımcısı yoktur. Rabbimiz! Bizi, ‘Rabbinize iman edin!’ diye çağıran dâvetçiyi işittik ve inandık. Rabbimiz, Sen bizim günahlarımızı bağışla, kusurlarımızı ört ve bize iyiler zümresinden olarak ölmeyi nasip eyle. Rabbimiz! Peygamberlerin vasıtasıyla vaad ettiğin Cenneti ve ebedî saadeti bize ver. Sen vaadinden dönmezsin.”1

Dipnot:
1- Âl-i İmran Sûresi: 191, 192, 193, 194.