Duâ ve secde

Ferhat Bey: “Duânın kabul şartları nelerdir? Peygamber Efendimizin (asm) tavsiye ettiği şekilde secdede duâ nasıl yapılır?”

 

Peygamber Efendimiz (asm) “Duâ, ibâdettir.” 1 buyurmuştur. Kul, her derdini, her ıztırabını, her halini Allah’a arz eder ve isteyeceği her şeyi yalnız Allah’tan ister.

“Duânız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” 2 ve “Duâ edin, size cevap vereyim.” 3 âyetlerinin tefsîrinde önemli duâ üslûplarına işâret eden Bedîüzzaman, duânın kabul şartlarının bu üslûplar ve diller içinde gizli olduğunu beyan eder. Bedîüzzaman’a göre, âdâbına uygun olarak Cenâb-ı Hak’tan bir şey istendiğinde, Cenâb-ı Hak verir. Duâda kullanılan önemli üslûplar ve diller şunlardır:

1- İstidât dili: İstidat ve yeteneklerin dili ile istenen şey dâimâ verilir. Bütün varlıkların istidat dili ile yaptıkları duâlar Allah’ın dergâhına yükselmekte ve kabûl görmektedir. Buna bütün kâinât şahittir.

2- Fıtrî ihtiyaç dili: İstenen şey, fıtrî bir ihtiyaç ise, kabûl edilir. Duâlarını fıtrî ihtiyaç diliyle yapan canlılar, ihtiyaçlarına ummadıkları şekillerde nâil olmaktadırlar.

3- Iztırar dili: Zorda kalan ve dert çeken acı sahibi birisinin “acı diliyle” yaptığı duâyı Cenâb-ı Hak makbul sayar.

4- Hal ve fiil dili: Bizzat fiil ve davranışlarıyla uygun tutum sergilenerek yapılan duâlar makbûle şâyândır. Sebepleri bir araya getirmek, Allah’ın istenen şeyi vermesi için görmek istediği bir fiilî duâ hâlidir. Meselâ hasta olan birisi doktora, eczâcıya Allah’tan şifâ talebiyle gider, ilâçlarını Allah’tan şifâ talebiyle alır ve kullanır. Hastanın bu hâli bir duâ vaziyetidir ki, Cenâb-ı Hak katında makbul sayılır. Yine meselâ bir çiftçi, Cenâb-ı Hak’tan bereketli ürün istemek için, toprağı sürmekle rahmet kapısını çalmış olur.

5- Söz ve kalp dili: İlk dört dil ile ulaşılmayan bir istek ve ihtiyaç için nihâyet söz dili ile duâ edilir ve Cenâb-ı Hak’tan istenir. Kul, güç yetiremediği konularda diliyle ve kalbiyle Allah’ın kudret ve rahmetine sığınır, Cenâb-ı Hak da bu sığınışı inşaallah kabul eder.

Duâ da bir ibâdet olduğundan, dünyevî maksatlar gaye edilerek yapılmayacağını beyan eden Üstad Saîd Nursî, ibâdetin gâyesinin uhrevî olduğunu, dünyevî maksatların ise ancak bu ibâdetin özel vakitleri hükmünde olduğunu kaydeder. Bedîüzzaman’a göre, belâların gelmesi, dertlerin verilmesi, hastalıkların ve muzır şeylerin musallat olması bazı duâların husûsî vakitleridir. Bu vakitlerde Cenâb-ı Hakk’a duâ edilmelidir. Ancak belâlar gitmez ise, “Duâm kabul olmadı.” denilmemeli; “Duânın vakti bitmedi.” denilmeli ve duâya devam edilmelidir. Allah’ın rahmetinden ümit kesilmemelidir. 4

Secdede duâ nasıl yapılır?

Rükû ve secde halinde yaptığımız tesbihler zaten birer ilticadan, sığınıştan ve duâdan ibarettirler. Bu tesbihler sünnettirler. Peygamber Efendimiz (asm) buyurmuştur ki: “Sizden biriniz rükûa varınca rükûda üç kez ‘Sübhâne Rabbiye’l-Azîm’ dese rükûu tamam olur ve bu en azıdır. Ve secdeye varınca secdesinde üç kez  ‘Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ’ dese secdesi tamam olur ve bu en azıdır.” 5

Huzeyfe de (ra), Resûl-i Ekrem’in (asm) rükûda ‘Sübhâne Rabbiye’l-Azîm’; secdede ise  ‘Sübhâne Rabbiye’l-A’lâ’ dediğini bildirmiştir.6
Bu tesbihlerin üçer kez söylenmesi sünnete uyulması açısından yeterlidir. Ancak tek başına namaz kılanlar veya cemaatin rızasını alan imamlar bu tesbihleri yediye kadar, hatta on bire kadar çıkarabilirler.

Bu tesbihlerin dışında rükûda veya secdede ilâve duâ ve zikir söylemek için yine sünnete bakarız. Cemaat namazını uzatmaktan sakınmak kaydıyla; sünnette var olan tesbih, zikir ve duâları tek başına kıldığımız namazlarda alabiliriz. Ancak ne rükûda, ne secdede, ne de namazın başka bir yerinde kendimize ait ifadeler kullanamayız ve bize ait sözler sarf edemeyiz.

Şüphesiz Peygamber Efendimiz’in (asm) rükû ve secdede yaptığı başka duâlar da vardır. Meselâ tek başına namaz kılarken veya cemaatin rızâsı alınmış ise, secdede, “Allahümme leke secedtü ve bike âmentü ve leke eslemtü secede vechî lillezî halakahû ve savverahû ve şakka sem’ahû ve besarahû tebâreka’llahü ahsenü’l- hâlikîn.” duâsı yapılabilir.7 Sünnette gelen başka duâları yapmak da mümkündür.

Bu duânın manası şöyledir: “Allah’ım! Senin için secde ettim. Sana iman ettim. Sana teslim oldum. Yüzüm, kendisini yaratana ve şekil verene, görmesi için göz oyuğunu yarıp gözü yerleştirene, işitmesi için kulak yerini yarıp kulağı yerleştirene secde etmiştir. Yaratıcılık mertebelerinin en güzelinde olan Allah’ın şanı ne yücedir!”

Secdede tesbih ifadelerini söylerken kalben bağışlanmayı dilememiz ve hayır istememiz de yeterli olur.

Dipnotlar:
1- Tirmizî, Duâ, 2.
2- Furkân Sûresi, 25/77.
3- Mü’min Sûresi, 40/60.
4- Sözler, s. 287.
5- Tirmizî, Namaz, 193.
6- Müslim, 772; Tirmizî, Namaz, 261.
7- Müslim, 771.