Bir medeniyet cinayeti: Tesettürün kaldırılması

Necati Çevik: “Kadının dış elbisesi nasıl olmalıdır? Darlık ve şeffaflık moda oldu. Doğrusu nedir?”

HARAMDAN KORUYAN ÖRTÜ  

Allah mü’min erkeklere ve mü’mine hanımlara gözlerini haramdan sakınmalarını ve tesettürlü olmalarını emrediyor.1 Kadının vücudunu tepeden tırnağa örten dış elbisenin adı ise Kur’ân’da cilbab’tır.

İlgili âyet şöyledir: “Ey Peygamber! Eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına, dışarı çıkarken üstlerine cilbablarını (dış örtülerini) almalarını söyle. Bu, onların hür ve nâmuslu bilinmelerini ve bundan dolayı incitilmemelerini daha iyi sağlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.” 2

Ümmü Seleme (ra) anlatır: “Bu âyet nazil olduğunda Ensar kadınları geniş siyah kisveler giydiler.” 3

Hazret-i Hafsâ (ra) anlatır: Kız kardeşim sordu:

“Yâ Resûlallah! Cilbab bulamadığımızda cilbabsız çıkmamıza müsaade var mıdır?”

Allah Resûlü (asm):

“Arkadaşı cilbabını ona versin, o da hayırlı işine öyle çıksın.” buyurdu. 4

İLGİLİ ÂYETİN TEFSİRİ  

Yirmi Dördüncü Lem’ayı cilbab âyetinin tefsirine tahsis eden Bedîüzzaman Saîd Nursî, teferruattan çok, “esas ve temel” üzerinde yoğunlaşır ve açık saçıklığa karşı kadının örtünmesinin, yaratılışının zorunlu bir gereği olduğunu, kadın fıtratının örtünmeyi istediğini kaydeder.

Bedîüzzaman, kadının örtünmesi meselesini “tesettür” ana başlığında dört mühim hikmetle izah eder: Hikmetlerin birincisinde, tesettürün kadınlar için fıtrî olduğu, kadınların fıtratlarının ve yaratılışlarının tesettürü ve örtülü bulunmayı gerektirdiği işleniyor. Kadını ecnebî erkeklerin göz hapsine mahkûm eden sebepse, ref’-i tesettürdür, yani örtünmeyi kaldırarak açılmaktır. Ref’-i tesettür bir medeniyet cinayetidir.

Hikmetlerin ikincisinde ise ebedî hayatta da kocasının hayat arkadaşı olan kadının; kocasının kendisine karşı ebedî aşkını, ilgisini ve alâkasını ancak tesettürde sebat ederek ve örtünerek sağlayabileceği ispat edilir. Yani yalnız gençliğinde ve güzellik zamanında değil; ihtiyarlık ve çirkinlik vaktinde de kocasının ciddî hürmet ve içten muhabbetini kazanmasının tek yolu, örtünerek ve tesettüre riâyet ederek güzelliklerini ve zîynetini yalnız kocasının nazarına tahsis etmesi, muhabbetini ve sevgisini yalnız kocasına hasretmesidir. İnsanlığın muktezâsı budur. Yoksa açılmakla kadın değer kazandığını zannetse de, aslında pek çok değer kaybetmektedir.

TESETTÜR SAYGIDIR, SAYGINLIKTIR  

Öte yandan bir ailenin saadeti eşler arasındaki karşılıklı emniyet, samimî hürmet, içten saygı, derin sevgi ve fedâkârâne muhabbet ile sağlanır ve devam eder. Tesettürsüzlük ve açık-saçıklık ise, o emniyeti bozar, o karşılıklı derin hürmeti ve içten muhabbeti kırar.

Bir diğer husus da, açık-saçıklığın güveni bozduğu ve âile saadetini dağıttığıdır. Tesettür ise nâmus ve iffetin muhafazası için önemli bir ameldir. Açık-saçıklık sefih hayata ve hatta fuhşiyâta teşvik eder. Tesettür ise meşrû evliliğe kapı açar. Toplum hayatının saadeti, terakkîsi ve gelişmesi sefahette değil; meşrû evliliklerle kurulan mes’ût aile yuvalarındadır. 5

Bedîüzzaman Hazretleri’nde cilbab, “tesettür ve geniş örtünme” mânâsında ele alınmış, işlenmiş ve açık-saçıklık modasına karşı müdafaa edilmiştir. Cilbab için teferrûatı, İslâm esaslarına göre şekillenmiş olan “İslâmî örfe” bırakmamız uygun olabilir. Ancak İslâmî örf adına meydana atılıp, tesettürlü bir dekolte tarzını öne çıkaran modacılara dikkat etmelidir.

Keza Allah’ın rızası için, edep ve iffetin ihyası için, sünnetin inşası için elbiseler dar ve şeffaf olmamalıdır. Bilhassa üst elbise olarak geniş tasarımlı ve bedeni vasfetmeyecek derecede kapalı kumaşlardan yapılmış elbiseler tercih etmelidir. Bir üst elbise olmadan pantolon tek başına giyilmemelidir. Pantolon mutlaka altta kalmalıdır. Makyajda da sağlıksız kimyevî unsurlardan ve aşırıya kaçmaktan kaçınmalıdır. Makyajın ve parfümün sokak için değil, kadının ihtiyaç duyarsa sadece kocası için yapmasına izin verildiği unutulmamalıdır.

Mahşerde giyim tercihlerimizden sıkıntı yaşamamak duâsıyla…

Dipnotlar:
1- Nur Sûresi: 30, 31.
2- Ahzâb Sûresi: 59.
3- Sâbûnî, 11/382.
4- Buhârî, Hayz, 23.
5- Lem’alar, s. 197-200.