Bir hikmet arayışı

Âdem Bey: “Allah’ın bizi ve mevcudâtı yaratmasının hikmeti nedir?”

Allah Yaratıcı’dır, her an tasarruf hâlindedir, her an sayısız-sınırsız derecede faaliyettedir, iştedir,1 hiçbir an işsiz, boş değildir. Allah dilediğini yapar.2 Dilediği gibi yapar.3 Dilediği gibi hükmeder.4 Cenâb-ı Hak faaliyetleriyle ve fiilleriyle her şeyi ihata eder, hiçbir şey Kendisini hiçbir işten alıkoyamaz. İrade ettiği her şeyi bir emirle ânında yapar, bütün varlıklar âlemi Allah’ın sınırsız faaliyetlerinin, sayısız tecellîlerinin, hadsiz iş ve fiillerinin şahididirler. Kâinatta gördüğümüz baş döndürücü faaliyetler, Cenâb-ı Faal-i Hakîm’in dilediği gibi sonsuz tasarruflarının her an devam ettiğini göstermektedirler.

Bütün kâinatta gördüğümüz “ihtimallerin/olasılıkların”, bizi “zorunluluk” kavramına götürdüğünü; her şeyde şahit olduğumuz “yapılma” işinin bir “fiili” gösterdiğini; her şeyde görünen “yaratılma” hakikatinin, bir “Yaratıcı’yı” bildirdiğini; varlıklarda görülen “çokluk ve birden fazla unsurlardan meydana geliş” olayının da, birliğe ve tekliğe işaret ettiğini beyan eden Bedîüzzaman Hazretleri, bu “zorunluluk”, “fiil”, “yaratmak” ve “birlik” kavramlarının ve hakikatlerinin açıklıkla, netlikle ve zarûretle “olasılık içinde olmayan”, “yapılmış olmayan”, “çok olmayan”, “unsurların birleşmesiyle meydana gelmiş bulunmayan” ve “mahlûk ve yaratılmış olmayan”; bunlarla birlikte “varlığı zorunlu olan”, “her dilediğini yapan”, “her şeyi yaratan”, “Bir ve Tek olan” Allah’a işaret ve şehâdet ettiğini kaydeder.5

Saîd Nursî Hazretlerine göre kâinat “heme ost” değil, “heme ez ost” tur. Yani “O değil”, “O’ndan”dır. Vahdetü’l-vücud ve vahdetü’ş-şuhud mesleklerinin, O’ndan başka hiçbir şeyin mevcut olmadığını iddiâ etmeleri hatadan, sehivden ve yanılmaktan ibarettir. Çünkü mevcudât evham ve hayal değil, Cenâb-ı Hakk’ın hakikî eserlerinden ve yaratıklarından ibarettir. Rahman, Rezzak, Vehhab, Hallâk, Fa’âl, Kerim, Rahîm gibi Allah’ın pek çok Güzel İsimlerinin tecellîleri hayal ve gölge değil, hakikîdirler. Bu Güzel İsimlerin aynaları hükmünde olan varlıklar da hakikîdirler. Varlıklar her ne kadar Vâcibü’l-Vücud’un vücuduna nisbeten zayıf ve kararsız birer gölgeden ibaret kalsalar da hayal değil, vehim değil, Fa’âlün Lima Yürîd olan Cenâb-ı Hakk’ın Hâlık ismiyle vücut verdiği ve o vücudu dilediği gibi devam ettirdiği hakikî birer unsurdurlar.6

Üstad Bedîüzzaman’a göre, “O her gün yeni bir iştedir”7 âyeti, Allah’ın hadsiz bir faaliyet ve fiil içinde bulunduğunu, her an hadsiz bir tasarruf halinde olduğunu bildirmektedir. Bu sonsuz kâinat, böyle hadsiz faaliyetlerin, tasarrufların, tecellilerin ve İlâhî eylemlerin hadsiz şahitlerinden ibarettir.8 Herkesin, Hâlık ismiyle Allah’ı bulması ve O’na yanaşması mümkündür. Öyle ki, önce kendi Hâlık’ı hususiyetiyle, sonra bütün insanların Hâlık’ı cihetiyle, sonra bütün hayat sahibi varlıkların Hâlık’ı unvanıyla, sonra da bütün mevcudatın ve kâinatın Hâlık’ı ismiyle alâka kurularak Allah’a zihnen ve kalben ulaşmak mümkündür.9 İnsanın şuur sahibi bir varlık olarak yaratılışının hikmeti ve gayesi, kâinat Hâlık’ını tanımak, O’na iman edip ibadet etmekten ibarettir.10 Keza, her bir hayvanın, her bir kuşun, her bir canlının duyguları, kuvvetleri, cihazları, azaları ve âletleri birer manzum ve mevzun kelime ve birer muntazam ve mükemmel söz hükmündedir. Bu sözlerle ve bu kelimelerle her bir hayvan, her bir kuş ve her bir canlı Yaratıcı’larına, Hallâk’larına ve Rezzak’larına şükrederler, vahdaniyetine ve birliğine şehâdet getirirler.11 Nitekim Kur’ân, göklerde ve yerde ne varsa ve kim varsa hepsinin, her şeyin ve her varlığın Allah’ı tesbih ve tazim ettiğini sıklıkla beyan eder.12

Saîd Nursî Hazretlerine göre, bitkilerin tohumları ve çekirdekleri yalnız kendi Hâlık’larına el açan birer niyet, niyaz ve duâ kutucuğu hükmündedirler.13 Bütün varlıklar kendilerinden çok kendi yaratıcılarını gösterirler. Kâinatta her şeyi kuşatan “yaratma” fiili, her şeyi ve her yeri Hâlık’ın vücuduna, Yaratıcı’nın varlığına ve Allah’ın birliğine apaçık işaretlerle zapt etmiştir.14

Demek, varlıkların en temel var oluş hikmetleri, şuur sahiplerine Hâlık’larını göstermek, O’nun varlığını ve birliğini bildirmektir.

Dipnotlar:

1- Rahmân Sûresi, 55/29
2- İbrahim Sûresi, 14/27
3- Hûd Sûresi, 11/107; Burûc Sûresi, 85/16
4- Mâide Sûresi, 5/1
5- Sözler, s. 619
6- Mektûbât, s. 85
7- Rahmân Sûresi, 55/29
8- Mektûbât, s. 87
9- Sözler, s. 182
10- Şuâlar, s. 93
11- Şuâlar, s. 108
12- Saff Sûresi, 61/1; Cuma Sûresi, 62/1; Tegâbun Sûresi, 64/1
13- Sözler, s. 325
14- Sözler, s. 619