Bayramınızı binler tebrikler

Günümüze ve gönlümüze bir bayram sevinci daha doğdu. Orucu farz kılan, ardından ikram ve izzetiyle bayramı bir sevinç günü kılan Cenâb-ı Allah’a sayısız hamdler ve şükürler olsun.

Yirmi dokuz gün bir fırtına gibi geçiverdi. Yirmi dokuz gün boyunca Allah’ın emriyle nefsini talim ve terbiyeye tâbi tutan Müslüman’ın, nefsine hâkimiyeti tebrik edilmeliydi. Bu bayram, o tebriğin Hak katındaki işareti ve nişânesi olmalıdır.

Bayramı tâ içimizde tadalım öyleyse. Hayatı, hayatı Verenden dolayı sevelim. İnsanlara, insanların Hâlık’ı için muhabbet duyalım. Canlıları ve tüm mahlûkatı, Rahman ve Rahîm olan Rab’leri için incitmeyelim. Yaratılanı, Yaratandan ötürü sevelim.

Tüm sevgiler Allah için, Allah namına ve Allah hesabına olmalıdır. Sevdiğimizi Allah hesabına seversek, sevgide bayramı, bayramda sevgiyi tadarız; bayramlarımızda ebediyetin ve cennetin çığlıklaşan davetini buluruz.

İçimizden kırgınlık nâmına, adavet namına, husumet namına ne varsa silip atmanın başka yolu yoktur zaten.

Ve zaten… Âdil-i Hakîm varken, Kahhar-ı Zülcelâl’e inanmışken, Cebbâr-ı Hafîz’e itimat etmişken, Şedîdü’l-İkâb’a boyun eğmişken, Serîu’l-Hisâb’a güvenmişken; husûmetin, kinin, nefretin, dargınlığın, kırgınlığın yeri olmamalı Müslüman’ın hayatında.

İslâmiyet, bundan dolayı gündeminden çıkarmak istiyor adavet, kin, nefret ve husumet kavramlarını. İslâmiyet bundan dolayı barışı, kardeşliği, sulhu, sevgiyi, saygıyı yerleştirmek istiyor gönül hayatımıza. Çünkü Kur’ân’a göre insan Allah için vardır ve Allah’a dönecektir.1 Kur’ân âyetlerinin hemen dörtten birisi, insanın hesabıyla, kitabıyla, yaptıklarıyla, ettikleriyle, yaşadıklarıyla dönüşünün Allah’a olacağını haber veriyor. Buna inanmış, buna itimat etmişsek eğer, nedir bu husûmet, nedir bu kırgınlık, nedir bu dostlarımızla alıp veremediklerimiz?

OKU:   Muharrem ayında oruç

Barışalım! Mutlaka barışalım! Haklılık peşinde koşmayalım. Vazgeçelim. Husumeti sürdüren bu gün haksızdır. Burası mahşer meydanı değil ki hak dâvâ edelim! Mahkeme salonu da değildir. Öyleyse hemen bugün barışalım.

Silelim gönül dünyamızdan kini, öfkeyi, kırmayı, kırılmayı, darılmayı, senliği, benliği!

Bugün bayram. Bayramı barışla ve kardeşlikle yaşayalım. Düşmanlıkla, kinle, husûmetle, kırgınlıkla bayram yaşanmadığı gibi, hayat da yaşanmaz. Hayat zehir olur. Bu fânî dünyâ için değer mi? Âhirette ise, onun hesabı Allah’a aittir. Allah Serîu’l-İkâb’tır. Öyle değil mi?

Hoşumuza gitmeyen tecellileri, sevmediğimiz davranışları, tutarsız gördüğümüz hareketleri, seviyesiz bulduğumuz tutumları kınamayalım; gerek yok. Aldırmayalım, geçelim.

Bir Serîü’l-Hisâb var; kaydettiriyor, yazdırıyor, çizdiriyor, görüntüsünü alıyor; biz merak etmeyelim.

Biz sevelim sadece. Biz sadece muhabbet fedaîsi olalım! Şeytan husumeti, kini, nefreti, adaveti kime yutturursa yuttursun! Bundan bize ne? Müslüman’dan uzak dursun husumet! Müslüman, bayramlara lâyıktır!

Biz bayramımızı yaşayalım! Bayramı kendimiz için, dostlarımız için, insanlar için Cennet yapalım! Bayramımız Cennet olsun! Her günümüz bayram olsun! Şeytansa, hasedinden kahrolsun!

Çocukları, yaşlıları, hastaları, kimsesizleri, yetimleri, masumları, mazlumları, bizden ilgi bekleyenleri, musibete düşenleri unutmayalım bugün. Onlarla ya elimizle, ya gönlümüzle, ya dilimizle, ya duâmızla birlikte olalım. Rabbimizden esenlikler, kolaylıklar, hayırlar, yardımlar ve iyilikler dileyelim onlar için.

Allah Resûlü’nün (asm); “Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden, komşusuna eziyet etmesin! Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden, misafirine ikram etsin! Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden, hısımlarına, akrabalarına, yakınlarına, dostlarına ve arkadaşlarına muhakkak ulaşsın! (Kendisine ulaşanlara müşfik davransın) Allah’a ve Âhiret Gününe iman eden ya hayır söylesin veyahut sussun!”2 fermanını doyasıya yaşayacağımız gündür, bugün.

OKU:   Farz oruç bize neler kazandırır?

Ulaşalım; gönlümüzü, kalbimizi, en sıcak sevgi ve ilgimizi açalım onlara. Onların acılarını, tatlılıklarını, sevinçlerini, burukluklarını paylaşalım.

Tüm Müslümanlara eşiyle, dostuyla, sevdikleriyle, yakınlarıyla, akrabalarıyla iç içe, gönül gönüle, acı tatlı her şeylerini paylaşacakları bir Bayram temenni ederiz.

Mübarek Ramazan Bayramının; tüm İslâm âlemine, tüm insanlığa, ülkemizin her karış toprağına, taşına, milletimizin her ferdine, her kuşağına ve hassaten saygıdeğer okuyucularımıza hayırlara vesile olmasını niyaz ederiz.

Ramazan Bayramınızı gönülden tebrik ederim.

Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 156
2- R. Sâlihîn, 308, 314

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir