Allah´ı tesbih edin

İzmir’den Mehmet Çetin: “3-30/17 de geçen ‘Tusbihun’ kelimesine direk namaz anlamını veren olduğu gibi ‘tesbih’ veya ‘anmak’ vs. şeklinde de anlatanlar var.” Malatya/Hekimhan’dan Erkan Akgül: “Namazın beş vakit mi, üç vakit mi olduğu söylentileri var. Buna ne dersiniz?”

“Akşama erdiğinizde ve sabaha kavuştuğunuzda Allah’ı tesbih edin. Göklerde ve yerde olanların hamd ve senâsı O’na mahsustur. Gündüzün sonuna doğru ve öğle vaktine erişince de Allah’ı tesbih edin.” (1)

Bu iki âyette beş vakit namazın emredilmiş olduğunu görüyoruz. Her ne kadar “tesbih ediniz” emri ile gelmişse de, burada namaz “tesbih” kavramı ile ifâde edilmiştir. Nitekim namaz Farsça bir kelimedir. Türkçe karşılığı tesbih, zikir ve duâ demektir. Bu âyetlerde, “Akşama erdiğinizde” ifâdesi ile akşam ve yatsı namazı, “Sabaha kavuştuğunuzda” ifâdesi ile sabah namazı, “Öğle vaktine erişince” ifâdesiyle öğle namazı, “Günün sonuna doğru” ifâdesiyle de ikindi namazı kast edilmiştir.

Bu bir ferdî yorum değildir. Kur’ân’ın ilk ve en muteber yaşayan müfessiri olan Peygamber Efendimiz (asm) bu âyetlerde geçen “tesbih ediniz” emirlerini namazla yorumlamış ve uygulamıştır. Eğer biz bir dîne uyacak isek, bu dîn, Peygamber Efendimiz’in (asm) gösterdiği, tebliğ ettiği ve uyguladığı din olacaktır. Aksi takdirde, içinden Peygamberini çıkarıp aldığınız takdirde ortada ne din, ne kitap, ne namaz, ne tesbih kalmayacaktır.

Âyette geçen “hıyne tusbihûn” kelimesi “sabaha erdiğinizde” demektir. Tesbih ifâdesini âyetin başında geçen “Fesübhânallahi” kudsî kelimesi ifâde ediyor.

Dipnot:
(1) Rûm Sûresi: 17, 18.