Mustafa Kaya: “ ‘Allah kaldıramayacağı taşı yaratabilir mi?’ Diyen birisine nasıl cevap verebiliriz?”
Koca gezegenleri, dev yıldızları, azametli küreleri ve sayısız gök cisimlerini kendi yörüngelerinde baş döndürücü hızlarla, fezada sayısız sapan taşları gibi döndüren ve bir sâniye durdurmayan bir Kudret-i Ezeliyenin kaldıramayacağı taş olup olmadığından “söz etmek” bile “abesle iştigal” değil midir? Bir takım cerbezeci ifâdelerin, îmân alanına sıçratılmasını tasvip edebilir miyiz?
Allah’ın kudretinden daha büyük “kudret” tahayyül etmek en başta Tevhid inancına zıttır. Bununla berâber, bu cerbezeyi üretenin, aslında Tevhid inancına sahip olduğu anlaşılıyor. Çünkü adam, Allah’ın kaldıramayacağı bir taşın, yani ağırlığın olmadığı vurgusundan hareket etmektedir. Bu hüküm Tevhid inancına uygundur. Fakat bu hükümden sonra, “Şu halde böyle bir taşı yaratabilir mi?” sonucuna ulaşmakta; aklınca kıvrak fikirlilik sergilemektedir. Böyle sorular özgün tefekkürün ve sâlim aklın ürünü değildirler.
Bu tür soruları, soru sahibinin söz cambazlığı heveslerine hamletmeli, duymamalı; fakat soru sahibiyle yakın temas ve alâkamızı kesmemeliyiz. Unutmamalıyız ki, her sıcak alâka, her insanı, kendi mantıksız sorularının vahâmetinden kurtarabilecek bir istidâda sahiptir.
Benzer konuda makaleler:
- Cerbezeden Allah’a sığınmalı
- Verilen ilmi Kur´ân
- Allah´ın büyüklüğünü kavramak
- Bediüzzaman’ın soru sormaması ne anlama geliyor?
- Bediüzzaman Neden Soru Sormazdı
- Tecdit kurumu ve Risâle-i Nur
- Sözünden dönmek
- Doğru peygamber inancı
- Asâ-yı Mûsâ üzerine
- Allah, kuluna yükü taşıyacağı kadar yükler
- Müceddidlik kurumu üzerine
- Risâle-i Nur’un makamı
- Levlâke hadisinin kaynağı üzerine
- İmanı çalan çelişkili sorulara ne cevap vermeli?
- İbadetler “taabbüdî´´dirler