Af ve barış sadakadır!

Kocaeli/Kandıra’dan Tahsin Yılmaz: “Dinimizde üç günden fazla küs durmak haram kılınmış. Şuâlar’da ve Gençlik Rehberi’nde de öldürülme olayında bile barışmak teklif ediliyor. Bu nasıl bir barıştır? Nasıl uygulanacak?”

 

Harika bir barış projesidir.
Hiçbir problem yokken barış kolaydır.
Problemlerin artması nispetinde barış zorlaşır.
Sevap da artar!
Esasen bu, dinde genel kuraldır:
Zorluklar artarsa, sevap katlanarak artar!
Barış ve af, karşılıklı menfaatlerin bittiği ve husûmetin başladığı yerde önemlidir!
Başka yerde barışın pek önemi yoktur; sevabı da pek fazla yoktur!
Allah Müslüman’ın hasımlaşmasını istemiyor!
Hangi dâvâ olursa olsun!
İşin kendisine bırakılmasını istiyor!
Öldürmek, korkunç bir husûmet başlangıcıdır.
Tarif edilmez bir acı yaşatır! Kanı beyne sıçratır! Adına kısaca “insanlık” dediğimiz şefkat, adalet, izzet, gurur ve onur yara alır!

Şeytan, bunun bir karşılığı olmalıdır diye kışkırtır!
Hasmı öldürmeye kışkırttığı gibi.
Başarabilirse kan döktürmeye devam edecek! Fırsat bu fırsat!
Başlangıçta meleklerin de kaygısı bu değil miydi? “Orada fesat edecek ve kanlar dökecek bir mahlûk mu yaratacaksın?” 1 demişlerdi!

Şeytan da bu sebeple kendisini üstün görmüş ve secde etmemişti zaten ya!
O zaman; bu kan dökülmeliydi!
Hem de bir kanla kalınmamalıydı; kan kanı çekmeliydi!
Kan gövdeyi götürmeliydi!
İşte kimi yerlerde bitmek bilmeyen ve nesiller boyu devam eden “kan dâvâsı”, şeytanın böyle menhus bir projesinden başka bir şey değildir!

Bu proje devam ediyor.

Nitekim insanda bu projeye yataklık edecek, kayıt altına alınmamış öfke ve celâl vardır. Bunlar, bu projenin devamı için yeterli şeylerdir!
Eğer Allah korkusu veya dinî terbiye yoksa bu projenin devamı için başka şeye ihtiyaç yoktur!
Proje devam eder: Mavzer yoksa bıçakla, o da yoksa taşla, sopa ile… vs.

Yeter ki kavga sürsün, husûmet devam etsin, adavet yaşasın; muhabbet ölsün, barış yok olsun, kardeşlik mahvolsun ve şeytan üstünlük dâvâsında haklılık kazansın!

Oysa Kur’ân, mü’minleri kardeş ilân ediyor ve kardeşlerin arasını ıslâh etmeyi bütün Müslüman cemiyetine emrediyor! 2
Keza Kur’ân, öldürme olayında bir adalet değeri olarak kısası emrederken; affı, bağışlamayı ve barışmayı daha faziletli bularak tavsiye ediyor.3
Keza Kur’ân, öldüreni affetmenin önemli bir sadaka hükmünde olduğunu ve günahlara kefaret olacağını müjdeliyor.4

İşte Bedîüzzaman, Kur’ân’ın bu barış projesini temellendiriyor. İntikam duygusunun hem kalbe sıkıntı vereceğini, hem de hapis azabına sebep olacağını beyan eden Bedîüzzaman, intikam yarasının tek çaresinin ise, Kur’ân’ın emrettiği barış olduğunu vurguluyor.

Bedîüzzaman devamla diyor ki: “Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Çünkü ecel birdir, değişmez. O maktul, her halde ecel geldiğinden, daha dünyada kalmayacaktı. O katil ise, o kaza-yı İlâhiyeye vasıta olmuş. Eğer barışmak olmazsa, iki taraf da daima korku ve intikam azabını çekerler. Onun içindir ki; ‘Üç günden fazla bir mü’min diğer bir mü’mine küsmemek’ İslâmiyet emrediyor. Eğer o katil bir adavetten ve bir kinli garazdan gelmemişse ve bir münafık o fitneye vesile olmuşsa, çabuk barışmak elzemdir. Yoksa o cüz’î musîbet büyük olur, devam eder. Eğer barışsalar ve öldüren tevbe etse ve maktule her vakit duâ etse, o halde her iki taraf çok kazanırlar ve kardeş gibi olurlar. Bir gitmiş kardeşe bedel, birkaç dindar kardeşleri kazanır. Kaza ve kader-i İlâhiyeye teslim olup düşmanını affeder.” 5

Dipnotlar:
1- Bakara Sûresi: 30.
2- Hucurat Sûresi: 10.
3- Bakara Sûresi: 178.
4- Maide Sûresi: 45.
5- Şuâlar, (Yeni Tanzim), s. 759; Gençlik Rehberi, s. 99, 100.