Yer ve gök duâ ile dönüyor!

İzmir’den Muharrem Okur: “Kaç defa okunduğunda nelere faydası olacağı açıkça zikredilen duâ kitapları var. Her derde devâ Reçete gibi duâlar dizilmiş. Böyle ifâdeler isâbetli midir? Sahih midir?”

Kulun duâsı ile Allah’ın kabûlü arasına girmek, yani kul ile Allah arasındaki o nazik ve mahrem bölgeye girmek üçüncü şahıslar için uygun değildir. Dinimizde genel prensip: Her kul, her derdini araya kimseyi koymadan, doğrudan Rabb’ine arz edebilir, gözyaşı dökebilir, derman ve devâ isteyebilir, tesellîyi doğrudan Rabb’inden arayabilir, herkes duâsı ile dertlerine karşı bir çıkış kapısı bulabilir.

Hiç şüphesiz duâ ederken, kitaplarda faydası ve tesiri zikredilmiş olan, belirli bir tecrübeden geçtiği anlaşılan, bir kısmı Peygamber Efendimizden (asm) veya Ashab-ı Kiramdan rivâyet edilen duâları sıhhat derecesine göre tercih etmemizde fayda vardır. Belirli bir sahih kaynaktan alındığı bildirilen duâların sıhhatine güvenmek lâzım.

Duâyı Allah rızâsı için yapmak ve kabûlü O’nun hikmetine bırakmak şartıyla; duâ esnasında beklenilen faydayı gözetmenin, beklenilen veya umulan faydayı kalben istemenin duâya bir zararı yoktur. Nitekim Üstad Bedîüzzaman Hazretleri, duâda istenilen şeyin birer teşvik edici veya tercih edici unsur olarak kaldığı sürece, bunun câiz bulunduğunu belirtir.1

Fakat, istenilen şeyin Allah’ın rızâsı, irâdesi, hikmeti ve oluru çerçevesinde verileceğini kulun bilmesi, kulun Allah’ın irâdesine ve hikmetine râzı olması, Allah’ın duâyı kulun âhireti hesabına kabul buyurması halinde dünyada tesirini görmedim diye kulun hayıflanmaması ve duâsına devam etmesi gerektiğinin bir duâ âdâbı çerçevesinde duâ kitaplarında hatırlatılması şüphesiz önemlidir.2 Bu hususa dikkat etmek kaydıyla her türlü duâ yapılabilir. Duâ kitaplarından yararlanılabilir. Kitaplarda reçete gibi sıralanmış duâlardan derdimize uygun olanı, en az kaydedilen âdetler kadar, fakat bu ölçü çerçevesinde olmak şartıyla okuyarak Allah’a sığınılabilir.

OKU:   Rahmete muhtacız

Duâ kitaplarında duâ âdâbı ile ilgili açıklayıcı bilgilerin bulunması hiç şüphesiz gereklidir ve önemlidir. Duâ yapan kimsenin bu âdâbı bilmesi ve elinden geldiği kadar uygulaması en azından kulluğunun da bir gereğidir.

Meselâ, “Her kim günde yüz defa ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Aliyyi’l-Azîm’ duâsını okursa o kimseye ebedî olarak fakirlik ve yoksulluk isâbet etmez” hadisini bir müjde gibi verirken, diğer yandan fakirlikten kurtulmak için helâl rızık kapısında çalışmanın önemli bir şart olduğunun hatırlatılmaması hiç şüphesiz önemli bir eksikliktir. Çünkü bu duâyı her gün yüzer defa okuyup, fakirlikten ve geçim sıkıntısından kurtulmak için hiç çaba göstermeyen, çalışmayan ve helâl rızkını aramayan birisinin “fakirlikten kurtulma ve helâl rızık isteme” duâsını gerçekten gereği gibi yaptığı söylenemez. Duâsının fiilî yönünü eksik bırakmıştır. Duâsının görünür dünyada kabûle karîn olması için fiilî çabaya da ihtiyaç vardır.

Demek, duâlarımızda önemli bir âdâb, duâlarımızın birer ibâdet olduğu ve Allah rızâsını ön plâna almamız gerektiği; bir diğer âdâb da duâlarımızla ilgili gerekli fiilî çabayı sarf etmemiz gerektiğidir.

Bu âdâba dikkat etmek şartıyla, duâ kitaplarında yer alan her türlü olumlu duâdan istifâde etmekte hiçbir sakınca yoktur.

Dipnot:
1-Lem’alar, s. 136;
2-Sözler, s. 287;

Benzer konuda makaleler:

OKU:   İnsanın kaç türlü ibadeti vardır?

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir