Tefekkür

Mustafa Bey: “Kastamonu Lâhikası’nın 179. Sayfasında geçen, “Hizb-i Nûrî’de, hem ‘tefekkürü saatin’ sırrı, hem küllî bir ubûdiyet bulunduğundan…” cümlesini açar mısınız?”

Akıl ehline tefekkürü emreden Kur’ân, kendisi de bizâtihî tefekkür hazînesidir. Peygamber Efendimiz de (asm), bir saat tefekkürün bir sene nafile ibâdete bedel olduğunu beyan buyurmuştur.

“Hizbü’l-Ekber-i Nûriye”, Risâle-i Nûr’un fidanlığı hükmündeki âyetleri ihtivâ eden Kur’ân’a ait büyük bir tefekkür incisidir. “Hizbü’l-Ekber-i Nûriye”yi okumak hem Peygamber Efendimiz’in (asm) müjdelediği bir yıllık ibâdet hükmündeki tefekkürü ve sevabını bize kazandırır, hem de küllî bir ibâdet hükmüne geçer.

Hizbü’l-Ekber-i Nûriye’nin, Üstad Hazretlerinin hayatındaki yerini kendi ifâdelerinden dinleyelim: “Ne vakit sıkılsam, ve fikir ve kalbe yorgunluk ve usanç gelse bu hizbin bir kısmını mütefekkirâne okumuşsam, o sıkıntıyı ve usanç ve yorgunluğu izâle ediyordu. Hattâ bilâistisnâ, her gece sabaha yakın, dört beş saat meşgûliyetten gelen usanç ve yorgunluk, o hizbin altısından birisini okumasıyla hiçbir eseri kalmadığı bin defa tekerrür etmiş.” 1
***

Dipnot:

1- Kastamonu Lâhikası, s. 176.,