Risale-i Nur galiptir, ama biz imtihandayız!

Trabzon’dan Muhammed Şahintürk: “Son 3-4 ayda Risale-i Nur’un başına gelenler fıtrî ilânat sayılır mı? Diyelim madde onaylandı, Anayasa Mahkemesine gidildi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gidildi. Risale-i Nur için bütün bu süreçler fıtrî ilânattan sayılmaz mı?”

ŞERDEN HAYIR ÇIKAR

Erzurumlu İbrahim Hakkı diyor ki:

Hak şerleri hayr eyler./ Zannetme ki gayr eyler./ Mevlâ görelim neyler, / Neylerse güzel eyler.

Biz buna iman etmişiz. Bunda bir sıkıntı yoktur.

Üstelik konu Risale-i Nur olunca, şerler katmerli şekilde hayra döner.

Çünkü Risale-i Nur hiçbir zaman mahkûm olmamış; o mahkûmken hükmetmiş, mağlûpken galip olmuş!

Risale-i Nur üzerine gelen şerleri hayra tebdil eder. Ve her fırsatı, her sesi, her şerri fıtrî ilânat sayar ve sesini, mesajını, irşadını, tebliğini dünyaya duyurur.

Bunda bir sıkıntı yok.

BİR ÇOK ELEKLERLE İMTİHAN

Sıkıntı bizde var!

Bir çok eleklerle imtihanda olan bizleriz.

Çünkü hesap bizim için var!

Bediüzzaman Hazretleri dost olmanın, kardeş olmanın ve talebe olmanın şartlarını gayet açık şekilde yazmıştır. Talebe için aynen demiştir ki:

“Talebeliğin hassası ve şartı şudur ki: Sözleri kendi malı ve telifi gibi hissedip sahip çıksın ve en mühim vazife-i hayatiyesini onun neşir ve hizmeti bilsin.”

Talebe olmanın şartı Risale-i Nur’u malı ve telifi gibi hissedip sahip çıkmak, onu neşredip, ona hizmet etmeyi hayatının en mühim vazifesi bilmek olunca… Elinden öz malı ve telifi bildiği Risale-i Nur’u alınan bir Nur Talebesinin bağırıp çağırması, ağlaması, tepki vermesi, hakkını araması hakkı değil midir?

OKU:   Hz. İbrahim’in imtihanı

Hangi dükkân sahibi dükkânını yağmalatır?

Hangi kuyumcu ve mücevheratçı, arsıza, hırsıza, gaspçıya karşı tedbir almaz?

Risale-i Nur’un Talebeleri, bir mücevherat dükkânı olan Risale-i Nur’un yağmalanma girişimine karşı sessiz kalabilirler mi?

Sessiz kalırlarsa eğer, Nur Talebeliği vasfı itibariyle sınıfta kalmış olmazlar mı?

Ses veren ve hakkını isteyen Nur Talebelerine “rant için, ticaret kaygısı için yapıyorlar” gibi kulp takanlara bir şey demeyeceğim.

Onları bu Dâvânın Sahibine havale ediyorum.

NE KADAR HOŞ BİR TEMENNİ!

Güzel Nurcu Kardeşlerimiz diyorlar ki:

Bunu devletimiz basacak ve devletimiz Risale-i Nur’u tahrif olmaktan koruyacak!

İnanın, ne kadar kulağa hoş gelen bir temenni! Ah! Nerede o günler!

Biz Yeni Asya olarak diyoruz ki: Devletin Risale-i Nur’u basmasına hiçbir engel yok!

Devletin Risale-i Nur’u korumasına da hiçbir engel yok!

Bunlara Risale-i Nur’un hiçbir varisi ve hiçbir talebesi karşı çıkmıyor, karşı çıkmaz!

Bilâkis alkışlar ve duâ eder.

Fakat sorularımız var; sağduyu ile işiten var mı?

NUR TALEBELERİ OLARAK SORULARIMIZ VAR

Eğer bir işiten varsa ve cevap verirse memnun oluruz:

1- Devlet Risale-i Nur’u düzgün basan yayınevlerine neden bandrol vermiyor?

2- Risale-i Nur’u düzgün basmanın kriterlerini tesbit etmek çok mu zor, yoksa millet adına hükümet edenler zındıka komitelerine elini kolunu kaptırmış mıdır?

3- Devletin böyle bir tesbit veya bilirkişi komisyonu kurmak için vakti olmayabilir. Bunu anlarım. Risale-i Nur’u altmış yıldan beri basan ağabeyler başta olmak üzere, yayınevlerinden bir çalıştay ve çözüm komisyonu kurulmasını istemesi ve bu komisyonca oluşturulan kriterlere göre Risale-i Nur basım ve neşir isteklerinin bir an önce serbest bırakılması gerekmez mi?

OKU:   Migros ve Carrefour'dan Yeni Asya alınmaz mı?

4- Risale-i Nur neşrinin durdurulması dolayısıyla, iman hizmetlerinin geri kalmasının vebalini kim çekecek? Tek bir genç bile bu sebeple imansız ölürse, bunun hesabını kim verecek?

Bu sıkleti yerler ve gökler taşıyabilir mi?

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir