Nefsin makamları

Antakya’dan Barbaros BALABAN: “Hazret-i Yusuf bile nefsim emmâredir derse, nefsin yedi mertebesi nasıl oluyor? Benim nefsim zekiye (arınmış) diyen Hazret-i Yusuf’tan daha mı muttakî oluyor?”

 

Nefse mertebeler verilebilir. Bununla kastedilen, nefsin terbiye edildikçe mertebece olgunlaşabileceğidir. Fakat, nefis bir makamda sabit durmaz. Bu mertebeler arasında gider gelir. Yükselişler, düşüşler yaşar. İnsan her zaman alay-ı illiyyin ile esfel-i safilin arasında uçsuz bucaksız bir merdivenin basamakları arasında inişler çıkışlar yaşar. Bu durum, insanın melek olmadığının ve imtihan dünyasında bulunduğunun göstergesidir. Bu çerçevede hiç kimse benim nefsim arınmıştır diye kendisini diğer insanlardan ayrı bir sınıfa koyamaz. Yani hiç kimse nefsim zekiyedir diyemez.

Nefse mertebeler verilirken Hazret-i Yusuf Aleyhisselâm ile boy ölçüşmek-“hâşâ—asla kast edilmemiştir. Kast edilen nefsin olgunluk derecelerini tesbit etmektir. Nefsin olgunluk dereceleri tesbit edilirken yine Kur’ân’dan istifade edilmiştir.

Nefsi; 1-Nefs-i Emmâre1 (kötülükleri emredici), 2- Nefs-i Levvâme2 (kendisini kınayan), 3-Nefs-i Mülhime3 (ilhama mazhar olan), 4- Nefs-i Mutmeinne4 (itminana ermiş, olgunlaşmış), 5-Nefs-i Râziye (rızâ makâmına ermiş), 6- Nefs-i Marziye5 (kendisinden râzı olunan), 7- Nefs-i Kâmile6 (kemâle ermiş nefis) olmak üzere yedi makamda inceleyen İslam Büyükleri, bu makamları Kur’ân’dan süzüp çıkarmışlardır.

Nefsin bu sıfatları hiç şüphesiz durağan değildir. Yani bu sıfatları bir merdivenin basamakları kabul ettiğimizde, nefisler için yükseliş ve iniş, ölüme kadar her zaman mümkündür. İman, ibadet ve taat yükselişine; isyan, tuğyan ve günahlar inişine neden olur. Nefs-i emmârenin, levvâme, mutmainne veya daha yüksek makamlara yükselişi halinde bile, silâhlarını ve cihâzâtını asâba devrettiğini beyan eden Bediüzzaman Hazretleri, asâb ve damarların o vazifeyi, yani “emmâre” vazifesini ömrün sonuna kadar gördüğünü, dolayısıyla nefs-i emmâre çoktan ölmüş olsa bile eserlerinin damarlarda yaşadığını; bundan dolayı çok büyük asfiyânın ve evliyânın nefisleri “mutmainne” makâmında oldukları halde, nefs-i emmâreden şikâyet ettiklerini kaydeder.7

OKU:   Öfkemizi tanıyalım

Said Nursî Hazretlerine göre, “Nefislerinizi temize çıkarmayın”8 âyeti, nefsin en ilkel haline karşı bizi uyarmaktadır. Şöyle ki: İnsan cibilliyeti ve fıtratı hasebiyle nefsini sever. Hattâ evvelâ yalnız nefsini sever; başka her şeyi nefsine fedâ eder. Mâbuda lâyık bir tarzda nefsini metheder. Mâbuda yaraşan bir tenzîh ile nefsini ayıplardan tenzih eder ve berî görür. Elden geldiği kadar kusurları kendine lâyık görmez ve kabul etmez. Nefsine tapar bir tarzda kendini şiddetle müdafaa eder. Hattâ fıtratında derc edilen ve yalnız Mâbud’unun hamd ve tesbihi için kendisine verilen duyguları ve istidâtları kendi nefsine sarf ederek, “Nefsinin arzusunu kendine İlâh edinip her emrine uyan kimseyi gördün mü?”9 sırrına mazhar olur.

Neticede, gerçekte “acz” içinde yuvarlanan nefis, kendisini üstün görür, kendisiyle gururlanır, kendisini beğenir. Oysa kulluk makâmı, Allah’ın azameti ve büyüklüğü karşısında, kendi acziyetini idrâk etmeyi gerektirmektedir.

İşte bu mertebede nefsin tezkiyesi ve terbiyesi, nefsi tezkiye etmemektir, yani nefsi günahlardan berî görmemektir. Yani nefsi temize çıkarmamaktır. Nefsin günahlardan arınması ve temizlenmesi için bu şarttır. Çünkü, “acz” içinde olduğunu idrâk eden nefis, gururlanmaz, kendisini büyük görmez; “ubûdiyet” (Allah’a kulluk) yoluna girer. Ubûdiyet yolu ise onu, mahbûbiyete, yani Allah sevgisine mazhar olma makâmına yükseltir.

Dipnotlar:
1- Yûsuf Sûresi: 53; Şems Sûresi:10
2- Kıyâme Sûresi: 2; Tevbe Sûresi: 118
3- Şems Sûresi: 8
4- Fecr Sûresi: 27
5- Fecr Sûresi: 28
6- Şems Sûresi: 9
7- Mektûbât, s. 316
8- Necm Sûresi: 32
9- Furkân Sûresi: 43

OKU:   Nefsin Allah sevgisine mazhar olması

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir