Meşveret ve sadakat imtihanı

Zülfikâr Balpetek: “Meşveret ve sadakat kavramlarını açar mısınız? Kime sadakatli olacağız?”

 

Benim Bir Reyim Var

Meşveret, Bediüzzaman Hazretlerinin Kur’ân’dan ve Asr-ı Saadetten aldığı ve bir hizmet metodu olarak ortaya koyduğu sistemin adıdır.

Bediüzzaman bu çerçeveyi şöyle çiziyor:

“Bundan sonra her meselemizde emir, Risale-i Nur’un şahs-ı manevisini temsil eden has şakirtlerin ve sizlerindir. Benim de şimdi bir reyim var.”1

“Siz, mabeyninizde münakaşasız bir meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim.”2

Anlaşılıyor ki, hizmet-i imaniyeyi plânlamak için, sosyal hareket tarzımızı ve siyasî tercihimizi belirlemek için meşveret etmek hizmetimizin önemli bir rüknüdür.

Bir mesele üzerinde meşveret yapılmış ve bir karar alınmışsa, alınan bu karara sadakat içinde olmak da Nur Talebesinin önemli bir şiarıdır.

Meşveret Sistemimizin Yapısı ; Meşvereti kimler yapar?

Risale-i Nur’un şahs-ı manevisi namına meşveret yapmak üzere yetki verilmiş Nur Talebeleri yapar.

Meşveret yapmak üzere kim kime yetki verir?

Meşveret Sistemimiz şöyle çalışıyor:

İl, ilçe, bucak ya da köy fark etmez, bir yerleşim merkezinde hizmetimiz varsa, orada mahallî meşveret heyetimiz de var demektir. Mahallî meşveret heyetinin bir üstü il meşveret heyetidir. Mahal meşveretlerinin üçte bir oranında üyeyi il’e göndermeleriyle il meşveret heyeti oluşur. İl meşveret heyetleri genel hizmetleri çerçevesinde kendilerine tanınan kontenjan kadar Nur Talebesini Umumî Meşveret Heyetine seçerler. Bu Nur Talebeleri iki yılda bir seçilirler ve Umumî Meşveret Heyeti toplantılarında illerini temsil ederler.

Bu kurul, altı ayda bir İstanbul’da toplanır ve gündemindeki bölgelerden gelmiş konuları görüşür ve karara bağlar.

Halkın Değil, Hakkın Hatırı Esastır

Umumî Meşveret Heyeti, Bediüzzaman Hazretlerinin, “Meşveret ediniz. Kararınızı kabul ederim”3 taahhüdü ile iştirak ettiği ve hizmetlerin plânlanmasından, sosyal ve siyasî meselelerimize kadar hemen her meselede Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi adına görüş bildirmeye, karar almaya ve emir vermeye yetkili tek kurulumuzdur.

Bu kurul, 81 il’in temayüz etmiş Nur Talebelerinden oluşur. Seçip gönderen, geldiği ilin şahs-ı manevîsidir. Görüş ve kararlarında üzerinde hiçbir vesayet, hiçbir baskı yoktur.

Ne mahalle baskısı, ne devlet baskısı, ne iktidar baskısı, ne rant baskısı!

Ne lider vesayeti, ne şeyh vesayeti, ne ağabey vesayeti!

Herkesin orada “bir” reyi vardır. Bir ağabey de gelse, bir kutup da gelse, bir gavs da gelse, Üstad da gelse, orada “bir” reyi vardır.

Eller Risale-i Nur’un hakkı için, hakkın hatırı için ve yarın mahşerde hesap verme ve Hazret-i Üstad ile yüzleşme kaygısıyla kalkar.

Dolayısıyla bu kurulun aldığı karar, ne kadar mübarek ağabeyliğimiz, kutsal kişiliğimiz veya yüksek takvamız olursa olsun, bizim tek başımıza aldığımız kişisel karardan çok daha üstündür, çok daha kutsaldır, çok daha isabetlidir, çok daha bağlayıcıdır.

İşte Yeni Asya Grubu Nur Talebeleri bu sistemle çalışıyor.

Hakikat Acıdır

Ve işte o, cemaate sıkıntı veren kararları alan heyet, bu heyettir.

Sıkıntı diyorum; çünkü hak acıtır, hakikat acıdır, his ve duyguların yanında gerçekler her zaman sıkıntı verir.

-Efendim, millet, kahir ekseriyet, ağabeyler A’ya yönelmişken, bu heyet kalkıyor B’ye işaret ediyor.

Doğru olan B’dir de onun için… Sandık başında herkesin reyi “bir” rey kadar güçlüdür. Oysa bu heyeti dinleyenlerin reylerinde şahs-ı manevinin gücü vardır. Keyfiyet olarak, özgül ağırlık olarak bu, çok daha güçlüdür.

-Ama sonuçta kazanamadı!

Hak her zaman üstündür; ama her zaman kazanmaz! Dünyanın halidir ki, çoğu zaman kuvvet kazanıyor! Ama bu, hakkın üstünlüğüne nakise getirmez!

-Siyaset yapılıyor, cemaatin zihni hizmetten siyasete çekiliyor.

Hayır, bu tamamen ithamdır, iftiradır. Allah kuru iftiradan saklasın. Âmin.

Bu heyet sadece istikamet çiziyor, siyaset yapmıyor.

Dipnotlar:
1- Emirdağ Lâhikası, s. 195.
2- Şuâlar, s. 289.
3- Şuâlar, s. 289.