Kaza namazi yerine Nafile namaz kilmak

Antalya’dan Recep Unaz: “Kazâsı varken nâfile kılan boşuna mı namaz kılar? Mahşerde nafilelerin de kazâ namazı yerinde kabul edileceği şeklinde müjde yok mu?”

Kişinin ister kazâsı olsun, ister olmasın; kıldığı namaz ister farz olsun, ister nâfile olsun, eğer Allah için kılıyorsa, bu namaz boşuna olmaz. Böyle bir üslûp, rahmet Peygamberinin (asm) makbul sayacağı bir üslûp değildir. Cenâb-ı Hakkın, hâlisâne olduktan sonra, çok daha küçük yönelişleri bile nazara aldığı ve kuluna merhametle muâmele buyurduğu biliniyorken, bu konuda çok rahmet müjdeleri varken; nafile de olsa, namaz gibi önemli bir yönelişi boşuna yaptığımızı var saymakla kendimize iyilik etmiş olmayız.

Evet, her namazda, namazın yüksek nûrundan bir hisse vardır. Fakat namazda önceliğin farzlarda, varsa kazâ namazlarında olduğu doğrudur. Çünkü farzlar üzerimizdeki zimmetlerdir. Bu zimmetler, ancak kılmakla kalkar. Biz bu zimmetleri üzerimizden tamamıyla kaldırmaya güç yetiremediğimizde, nafile namazlarla ilgili artımız da var ise, mahşer gününde Cenâb-ı Hakkın rahmeti, şefkati ve mağfiretinin bizim lehimize hükmederek nafilelerimizi kazâ yerine sayacağı yönünde rahmet haberleri vardır.

Allah Resûlü (asm) konuşuyor:
“Ümmetime Yüce Allah’ın ilk farz kıldığı şey, beş vakit namazdır ve amelleri içerisinde ilk ortadan kaldırılacak olan farz da beş vakit namazdır. İlk sorguya çekilecekleri husus da beş vakit namazdır. Ondan bir şey eksik yapan kimse için Yüce Allah şöyle buyurur: “Bakın! Kulumun farzlardan eksik bıraktığı namazları tamamlamak için nafile olarak kıldığı namazı var mı? Kulumun Ramazan oruçlarına bakınız! Eksik bıraktığı bir şey varsa bunu tamamlayacak nafile oruçları var mı? Kulumun zekâtına bakınız! Eğer ondan bir şey eksik bırakmışsa, bunu tamamlayacak nafile sadakalarını bulabiliyor musunuz?” Bu nafileler Allah’ın farz kıldığı ibâdetlere eklenir. Bu, Allah’ın rahmet ve adâletiyle olur. Bundan fazlası bulunursa, sevap kefesine konur. Ve kendisine şöyle denir: “Sevinçli olarak Cennete gir!”1

OKU:   Namaz borçlarımız ve Allah´ın affı

Hiç şüphesiz bu yüksek müjde bizi kazâ kılmaktan alıkoymamalı. Kazâlarımız için uygulayabileceğimiz bir sıkı program yapmalı, bir “rejim” prensibi içinde kazâları bitirmeye çalışmalıyız. Bu sıkı programı uygularken, bazan, dar vakitlerde “kazâ mı, sünnet namaz mı?” şeklinde bir tercih yapmakla yüz yüze gelirsek, kazâyı tercih edebiliriz; bunda bir sakınca yoktur.

Yani dinde şiddet ve aşırılık yoktur. Sünnetleri hepten terk edelim diye baştan kendimizi şartlamamız doğru değildir. Ancak bazan kazâ namazı lehine tercih yapmamız gerekiyorsa, baş göz üstüne, bu mümkündür.

Dipnot:
1- Câmiü’s-Sağîr

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir