Kadının şefkati

Yaşar Bey: “Kadının şefkati üzerinde durur musunuz? Ne zaman faydasız olur? Bedîüzzaman’ın bu konudaki yaklaşımı nasıldır?”

Her şeyden önce şefkat ve rahmet Allah’a mahsustur ve Allah’ın sıfatlarıdırlar. Hiç şüphesiz yeryüzünü bir sevgi yumağına çeviren şey, Allah’a ait olan bu güzel sıfatlardan başkası değildir. Kadında şefkat fıtrîdir, yani yaratılıştandır ve kadın için şefkat, doğru kullanmak şartıyla sevap makinesi hükmündedir. Bedîüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle kadınlar şefkat kahramanıdırlar.1 Öyle ki, kadın fıtrî şefkatiyle çocuklarını güzelce terbiye eder, besler, büyütür, eğitir; böylece evinin, çocuklarının, annesinin, babasının ve kocasının iyilik meleği olur ve büyük sevap kazanır.

Fakat kadın şefkatini iman ve salih amel ile beslemelidir. Aksi takdirde sinesindeki şefkat kendisine yük olur, sevap değil, azap getirir.

Bedîüzzaman Hazretlerine göre bir annenin evlâdını tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ve fıtrî bir vazife ile kendini evlâdına adaması gösteriyor ki, kadında gayet yüksek bir kahramanlık vardır. Bu kahramanlıkla kadın, hem dünya hayatını, hem ebedî hayatını kurtarabilir.

Fakat bazı kötü anlayışlarla o kuvvetli ve kıymetli seciye gelişmiyor. Ya da sû-i istimale uğruyor. Şöyle ki: O şefkatli anne, çocuğunun dünya hayatı tehlikeye girmesin, dünyada yükselsin, faydalı bir insan olsun, makamı, mertebesi, şanı, şerefi iyi olsun diye evlâdı için her fedakârlığı nazara alır, her zorluğa katlanır. “Oğlum paşa olsun!” diye bütün malını verir, oğlunu Avrupa’ya gönderir. Çocuğunun dinî terbiyesini ise ihmal eder. Düşünmez ki, o çocuğun ebedî hayatı tehlikeye giriyor. Annelik şefkatiyle dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor, fakat Cehennem hapsini düşünmüyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o masum çocuğunu, ahirette şefaatçi olacak bir konuma getirmek için çalışması gerekirken, kendisinden dâvâcı olacak şekilde dinden ve ibadetten uzak yetiştiriyor.

OKU:   Annem hava kötü olunca derse gitme diyor

Oysa ebedî hayata hazırlık yapmayan çocuk, yarın mahşerde: “Niçin benim imanımı takviye etmedin, neden beni helâk ettin?” diye annesinden şikâyet edecektir. Oysa annenin kalbinde bulunan fıtrî şefkat, böyle kendisinden şikâyetçi olunmayı hak etmemelidir. Öyleyse anneler ve kadınlar, fıtrî şefkatlerini âhiret yurduna hazırlık manası taşıyabilecek şekilde kullanmalıdırlar.

Üstad Saîd Nursî Hazretlerine göre, anneler, şefkatlerini böyle âhirette işe yarayacak şekilde kullanmazlarsa, cezasını dünyada da çekiyorlar.

Çünkü İslâm terbiyesini tam almayan çocuk, annesinin harika şefkatinin hakkını lâyıkıyla bilmiyor, takdir etmiyor, bu harika şefkate lâyıkıyla karşılık vermiyor, annesine karşı çok kusur ediyor, annesini çok incitiyor, çok kırıyor. Oysa eğer, hakikî şefkatini su-i istimal etmeden, biçare evlâdını ebedî hapis olan Cehennemden ve ebedî idam olan dalâlet içinde ölmekten kurtarmaya çalışsa idi, o evlâdın bütün iyiliklerinin ve ibadetlerinin sevabının bir misli, annesinin amel defterine geçecekti.

Nitekim şefkatini ahireti için kullanan ve evlâdını âhiret yurduna hazırlayan bir anne ölse bile, amel defteri kapanmayacak, evlâdının iyilikleri ile ruhuna nurlar yağmaya devam edecektir. Mahşerde de değil dâvâcı olmak, bütün rûh-u canı ile annesine şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlât olacaktır.
Bu vesileyle şefkati yerinde kullandığında değeri bir güne sığmayacak kadar yükselen kadınların Kadınlar Gününü tebrik ederim.

Dipnot:

1- Bedîüzzaman Saîd Nursî, Lem’alar, Germany, 1994, Y.A.N., s. 201.

Benzer konuda makaleler:

OKU:   Bediüzzaman neden hacca gitmedi?

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir