İzmir depreminin düşündürdükleri

İstanbul’dan Hundil rumuzlu okuyucumuz: “İzmir’e geçmiş olsun. Çürük binalar, riskli binalar olmamalı; tamam da… Ölenler de rahmet isterler. Ölenlere ve depremden etkilenenlere rahmet var mı?”

İzmir’e Geçmiş Olsun

İzmir depreminde ölenlere rahmet diliyoruz. Evleri yıkılan veya hasar alan, ama canları kurtulan insanımıza da geçmiş olsun diyoruz. Allah beterinden korusun. Allah ülkemizi ve bilâd-ı İslâmiyeyi böyle semavî afatından beri eylesin. Âmin.

İmtihanların hepsi ağır olmakla beraber, depremin ağırlığı bir başkadır. Sıcak yuvanız birdenbire üzerinize göçüyor ve mezarınız oluyor. Birdenbire üzerinize gelen düşmanınız oluyor. Size birbirinizle yardımlaşmaktan başka yapacak bir şey kalmıyor.

İzmir depreminde İzmir halkı sınıfı geçmiştir. Herkes evinde ne varsa, elinden ne geliyorsa, depremden etkilenen insanlara yardıma koşmuş; kendiliğinden bir yardım seferberliği başlatılmış; insanların âcil yarasına merhem olmak için adeta herkes bir çaba içine girmiştir. Yıkılan binalarla ilgili devlet, kamu, halk, belediyeler, jandarma, akut, afad ve sair gönüllü teşekküller el birliği içinde hızlıca enkaz kaldırma, yaralıları kurtarma ve yaraları sarma işlerinde organize olmuştur. Gayr-i nizamî gelen yardımlar, kurulan çadır alanlarında nizamî biçimde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmıştır.

Herkesin sivil olarak katıldığı hızlı bir yardımlaşma seferberliği yaraların daha hızlı sarılmasına vesile olmuştur.

Rahmet Dininden Müjdeler

Dinimiz rahmet dinidir. Hiçbir mağdur yoktur ki, gerek ölüm olsun, gerek yaralanma olsun, gerek mal telefine maruz kalsın; Allah’ın rahmetinden hissedar olmasın! Dinimizin bu yönüyle mağdurlar dini adıyla anılmaya liyakati vardır.

Sorumluların adalet önünde hesapları sorulmalıdır. Öyle çürük bina yapıp, insanları öldürüp ortalarda gezmek yok! Dünyada adalet yakanızdan yapışmaz ise, mahşerde Hâkim-i Âdil olan Allah’ın adaleti sizi bırakmaz.

Deprem adaleti, ahlâkı, hakkaniyeti, liyakati, ehliyeti, merhameti ve devleti çürütenlere de ikaz mahiyetindedir.

Bir de mağdur olanlar vardır ki, onların can kaybı kendilerine inşallah şehadet rütbesi kazandırmış, mal telefi de sadâka hükmüne geçmiştir. Bütün kayıplar ahiretin zahiresi ve serveti hükmündedir. Dünyanın zararı ahiretin kârıdır!

Depremde ölenler inşallah şehittirler. Kurtulanlar da yaşadıkları korku, telâş, üzüntü ve kayıpları derecesinde inşallah yüksek sevaptan hissedardırlar. 1

Rasûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurdu: “Allah yolunda öldürülmenin dışında şehidlik yedi çeşittir. Taun hastalığından ölen şehiddir. İç hastalıklarından ölen şehiddir. Suda boğularak ölen şehiddir. Yıkıntı ve enkaz altında kalarak ölen şehiddir. Akciğer hastalığından ölen şehiddir. Yangında ölen şehiddir. Doğum yaparken veya kadın hastalığından dolayı ölen kimseler de şehiddir.” 2

Gönüllü Toplum Hizmeti Planımız Olmalı

Bu depremde gördüğümüz bir eksiklik ve olmasına ihtiyaç hissettiğimiz bir hizmet noktası; Yeni Asya Akut’un kurulması ve gönüllü genç üyeleriyle böyle âcil durumlarda devrede olması, insanların yanında, yaraların sarılmasında seferber olunmasıdır. Dar ve zor zamanlarda muhteşem bir hizmettir. Hem sevaptır, hem hizmettir. İki yönlü zülcenaheyn bir hizmet dalıdır.

Bunun hukukî prosedürü nedir, mevzuat durumu nasıldır, nasıl kurulur, hizmet alanı ve sınırları gibi konuların ilgili mercilerde, hukukçu arkadaşlarla, istişarelerde ve meşveretlerde olgunlaştırılması ve bir gönüllü teşekkülün kurulması isabetli olacaktır. Pek öyle büyük maliyetinin olmayacağı, ihtiyaç duyduğu ekipman ve araç gereçlerin de oluşturulacak gönüllü bütçesi ile rahatlıkla karşılanacağı kanaatindeyim.

Böyle dar ve zor zamanlarda hizmete koşan gönüllülerin ne kadar faydalı ve tam yerinde hizmetler yaptığı görülmeye değer. Gerekli ihtiyaç maddeleri yine götürülmüştür. Ama çok amatörce olmuştur. Gönüllülerle, Yeni Asya’ya ait bir Arama Kurtarma Ekibi kurularak böyle durumlarda iş başında olması çok faydalı bir toplum hizmeti olacaktır.

Ölen ve yaralı insanlara el uzatmak gibi şerefli bir hizmet dalı kanaatimce geçilmemelidir.