İnsanların en hayırlısı

Özgür Bey: “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” hadisi ışığında, insanlığa büyük faydaları bulunan Einstein, Newton gibi kişilerin ahiretteki durumunu değerlendirir misiniz?”

1- İnsanların âhiretteki durumları Allah’ın takdir ve tensibindedir. Bizim bu konuda hüküm vermemiz ne görünüşe göre, ne de görmediğimiz içe ve öze göre mümkün değildir; bizi ancak yanlışa götürür. En başta, Allah’ın adaletine, hâkimiyetine, hikmetine, celâline, ilmine, iradesine, rahmetine, şefkatine, muhabbetine, affına ve mağfiretine karşı saygısızlık etmiş oluruz. Dolayısıyla, insanların âhiretteki durumları hakkında olumlu veya olumsuz zan yürütmekten uzak durmamız daha doğru olur. Eğer fazla rikkatimize ve merhametimize dokunan bir mesele varsa, o kişi veya kişiler lehine Allah’tan mağfiret isteyebiliriz. Bunda bir sakınca yoktur.

2- Peygamber Efendimiz (asm), insanlara faydalı olanların, insanların en hayırlıları1 olduğunu bildirmiştir. Cenâb-ı Allah da, “Kim Allah’ın huzuruna bir iyilikle gelirse, kendisine on kat sevap vardır. Kim bir kötülükle gelirse, o da ancak o kötülüğün misliyle cezalandırılır. Onlara zulmedilmez!”2 buyurmuştur. Bir başka âyette de Allah’ın adaleti ve davranışlarımıza bire bir karşılık verici oluşu şöyle zikredilir: “Kim zerre kadar bir iyilik yaparsa, onun mükâfatını görür. Kim zerre kadar bir kötülük yaparsa onun cezasını görür.”3

3- Allah, her insanı yaptıklarıyla, inandıklarıyla ve yaşadıklarıyla değerlendirdiğine göre; iyilik yapan ve insanlığa umumî faydası dokunan insanların yaptıkları iyiliklerin Allah katında karşılıksız kalacağını söylememize imkân yoktur. Nitekim meselâ, Bediüzzaman da, İkinci Dünya Savaşı felâketine maruz Hıristiyanlar için, “Eğer o felâketi çekenler, mazlumların imdadına koşanlar ve istirahat-i beşeriye için ve esâsât-ı diniyeyi ve mukaddesat-ı semaviyeyi ve hukuk-u insaniyeyi muhafaza için mücadele edenler ise, elbette o fedakârlığın mânevî ve uhrevî neticesi o kadar büyüktür ki, o musibeti onlar hakkında medâr-ı şeref yapar, sevdirir”4 diyerek, yaptıklarının âhirette neticesiz kalmayacağına dikkat çekmiştir. Bu karşılık hiç şüphesiz âhirette olabileceği gibi, dünyada da olabilir. Allah dilerse her iki âlemde de iyiliklerin karşılıklarını verebilir, dilerse yalnız dünyada verebilir.

OKU:   Cami kürsüleri ne ile meşgul?

4- Biz, iyiliğini gördüğümüz ve faydalandığımız insanlara duâ edelim. Onları Allah’ın rahmetine ve mağfiretine ısmarlayalım. Zaten de elimizden başka bir şey gelmez. Allah’ın, iyiliğe iyilikle mukabele edeceğinden ve kulları için gerek dünyada, gerekse âhirette en iyisini takdir edeceğinden ve adaletli davranacağından emin olalım. “Şu Cennete, şu Cehenneme” gibi insanlarla ilgili bir sınıflandırma yapmak işgüzarlığından da kaçınalım.

 

 Dipnotlar:

1- Feyzü’l-Kadîr, 3/481
2- En’am Sûresi: 160
3- Zilzal Sûresi: 7, 8
4- Kastamonu Lâhikası, s. 80

 

 

Benzer konuda makaleler:

image_pdfimage_print

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir