İnşaata başla; dönüp kasana bakma!

Mersin’den Yaşar Kılınç: “Risale-i Nur hizmetine maddî destek vermenin önemini açıklar mısınız?”

 

Bediüzzaman Hazretleri, “Her bir mü’min, i’lâ-i kelimetullah ile mükelleftir; bu zamanda en büyük sebebi, maddeten terakki etmektir.”1 diyor.

İ’lâ-yı kelimetullah, Allah’ın adını duyurmak, yükseltmek, ilân etmek; bunun için çalışmak, hizmet etmek demektir. Cihad budur!

Eskiden cihad kılınç ile, silâh ile oluyordu.
Çünkü düşmanlarımız kılınçlı ve silâhlı idiler.
Fakat şimdi düşmanlarımız fen, bilim, felsefe, moda silahlarıyla hücum ediyorlar!

Bunlar ağır silâhlardır.
Kitleleri teslim alıyor!
Kılınç, top, tüfenk, bomba bunların yanında hafif silahlardan kalıyor!
Çünkü maddî silâh belirli bir can zayiatı verse de, kitleleri diriltiyor, toparlıyor, kendi mefkûresi etrafında kenetliyor. Ancak manevi silâh ve tahripçiler, dünya saadetimizle birlikte ebedî saadetimizin de mahvına çalışıyor, onu tehdit ediyor.

Risale-i Nur’un, ilim, hikmet, hakikat, iman-ı tahkiki, tefekkür ve sünnet-i seniyye silâhı ise, düşmanın bu ağır silâhları karşısında atom bombası hükmündedir!

Düşmanın topunu, tüfeğini, diritnavtını yerle bir eder ve etmiştir!
Nitekim bu zamanın cihadı manevî cihaddır ve Risale-i Nur bunu gerçekleştiriyor.
Risale-i Nur’un okunduğu mekânları imar ve ihyâ etmek, gerek kemiyet, gerek keyfiyet açısından buralara gereken tahşidatı yapmak, ruhumuzu verdiğimiz ve hayatımızı vakfettiğimiz bu iman ve hakikat hizmetine az veya çok paramızı da hissedar eylemek ne büyük bir rızaya mazhar bir lütf-u İlâhîdir!
Bediüzzaman Hazretleri bu nedenle maddeten terakkiyi, i’lâ-yı kelimetullahın önemli bir sebebi sayıyor.

Çünkü bu, maddeyi mânâ hesabına kullanmaktır, parayı hizmet adına sarf etmektir, kışrı lüb hesabına harcamaktır, cesedi ruh emrine vermektir, dünyayı ahiret için basamak yapmaktır.

Çünkü para kendi başına hiçbir mânâ ifade etmiyor.
Maddenin, kışrın, cesedin, dünyanın kendi başlarına hiçbir mânâ ifade etmedikleri gibi.
Kur’ân bu yüzden, Allah’ın dinine yardım etmeyi, yani Allah yolunda para harcamayı Allah’a borç vermek sayıyor!

Ve Kur’ân çok âyetinde, Allah yolunda para harcayanın, bunun karşılığında Allah katında çok daha üstün ve kat kat (en az on kattan yedi yüz katına kadar2) iyilik ve mükâfat bulacağını müjdeliyor.3

Öte yandan, Allah için bir yere kazma vurana Allah yardım ediyor!
Geçenlerde Tokat’ta ziyaret ettiğimiz bir cami oldu: Takyeciler Camii.
Bana bu caminin yapılış hikâyesi bir hayli ilginç geldi. Anlatayım:
Bin dört yüzlü yıllardır… Takyeci esnafından birisi, kendi çapında küçük bir mescit yaptırmak için eline ipini alıyor ve dükkânına yakın yerdeki araziyi ölçmeye başlıyor.

Derken bir pir-i fani peyda oluyor ve ipin ucundan tutarak: “Çek!” diyor.
Adam ipi çektikçe çekiyor ve ortaya bu gün hâlâ dimdik ayakta olan kocaman bir cami plânı çıkıyor. Adam telaş içinde:

“Efendim benim pek bir gelirim yoktur! Gücüm bu büyük camiyi yaptırmaya yetmez! Ben küçük bir mescit plânlamıştım!” dediyse de, Pir-i Fani:
“Sen inşaata başla. Allah sana güç verir! Ama dönüp kasana bakma!” der.

Adam kasasına bakmadan ve kasasında ne var ne yok saymadan o büyük camiyi yaptırmaya başlar. Koca cami bitinceye kadar kasasına bakmaz, ama hiç darlık da görmez!

Cami biter.
Sıra şadırvana gelir. Acaba şadırvanı yapacak kadar para kalmış mıdır? Bizimkisi kasayı merak eder. Açıp bakar ki, kasa bomboş!
Adam bu pir-i faninin Hızır olduğunu anlar!
Şunu unutmayalım ki: Bu hizmetin kasası boşalmaz!
Bu hizmetin kasasına her vakit birer damla düşürdükçe, bizim kasamız da boşalmaz!

Öyleyse dönüp kasamızı saymayalım!
Biz verdikçe, Allah bize veriyor!
Öyleyse, bu hizmetin bir ihtiyacı varsa gidermek, bir plânı varsa Bismillah deyip başlamak, binası varsa katkı vermek, inşaatı varsa bir tuğla bile olsa destek vermek, paramıza inşallah bitmeyen bir bereket kaynağı olarak yansıyacaktır. Bundan emin olalım!

Allah yardımcınız olsun!

Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Tarihçe-i Hayat, Yeni Asya Neşr., İstanbul, 2007, s. 94,
2- En’âm Sûresi: 160; İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte, Akçağ,: 2/201; Buharî, İman: 31, Nesâî, İman: 10, (8, 105),
3- Müzemmil Sûresi: 20; Bakara Suresi: 245; Maide Sûresi: 12; Hadid Suresi: 11; Hadid Suresi: 18; Teğabün Suresi: 17