İstanbul’dan isimsiz okuyucu: “1- İlk insanlar mağaralarda vahşî mi yaşadılar? 2- Rûhu’l-Kudûs anlamı nedir ve neden Cebrâil (as) için söyleniyor?”
Vahşet damarı, insan denen mahlûkun rûhunda vardır. Onu törpülemediği, yontmadığı, insanlık tarafını ortaya çıkarmadığı müddetçe ilkel çağlarda da yaşasa, çağımızda da yaşasa insan vahşîdir. Vahşî Şaron’un köpeklerinin, Filistin halkına yaptıkları karşısında kılı kıpırdamayan bir dünyada yaşıyorken; ilk insanların bizden daha vahşî olduğunu hangi kritere göre söyleyeceğiz?
İnsanın mağarada yaşaması onun vahşî oluşu için hiç de önemli bir ölçü değildir. İnsan eğer insansa, mağarada da olsa, sarayda da olsa vahşî olduğu söylenemez. Tarih boyunca yüz binlerce peygamber insanın vahşet damarını törpülemek için geldi. Fakat insan yine bildiğini okudu. Hüküm, elbette Allah’ındır.
Rûhu’l-Kudûs, mukaddes ruh, Allah’ın emrine harfiyen uyan ruh, mukaddes bir vazîfe yapan rûh mânâsında Hazret-i Cebrâil (as) için kullanılmıştır. Allah ile Peygamberleri arasında elçilik görevi üstlendiği ve eksiksiz bir şekilde yürüttüğü için Hazret-i Cebrâil’e (as) bu unvan verilmiştir. Nitekim Kur’ân da Hazret-i Cebrâil (as) için Rûhu’l-Emîn(1) ve Rûh(2) unvanlarını kullanmıştır.
Dipnotlar:
1- Şuarâ Sûresi, 26/193;
2- Meâric Sûresi, 70/4; Kadir Sûresi, 97/4
Benzer konuda makaleler:
- Geçici mahremlik
- Namaz üç vakit midir, beş vakit midir?
- Refik-i A’lâya yolculuk
- Mağara insanları
- Ramazan´da mukabele sünneti
- “İnşâallah” kelimesi üzerine
- Kur´ân´ı gözüyle takip etmek, okumak sayılır mı?
- Yarını planlarken uymamız gereken şart
- Bir vahiy kelâmı: İnşallah
- Diş tedavisi, iğne, serum ve merhem orucu bozar mı?
- Bir Ramazan sünneti: Mukabele
- Tecvid ve Kur’ân
- Namaz vakitleri
- “Tabiat kanunları””
- Mutluluğu şükre çevirmeli